İstanbul’da öyle zorlu
koşullarla sınanıyoruz ki artık kendi gerçeğimizi normal sanma yanılgısına
düşmeye başlamışız. Ne zaman ki gerçek anlamda medeni standartlara sahip
şehirlerle karşılaşıyoruz işte o zaman kendi yaşadığımız yerle kıyaslamalar, ‘bizde
olsa...’ diye cümleler kurmaya başlıyoruz.
Peki ben Avrupa’nın bir çok
şehrine gitmiş, hatta bazılarının fanı olmuşken niye Buenos Aires’e gittiğimde
böyle cümleler kurup, ‘bizde olsa....’ diye kıyaslamalar yaparken yakaladım
kendimi?
Çünkü Buenos Aires benim için çoğunlukla
ekonomik sıkıntılarla gündemime gelen bir şehirdi. Hatta bir dönem açlık ve
işsizlikten şehirde büyük talanlar yaşandığını haftalarca TV’den izledik.
Otomatik olarak gelişmekte olan şehir / ülke deyince Türkiye ve benzerleri
gelmiş benim gözümün önüne...Yani gelişmekte olmayı hızla talan etmek, hızla
köşeyi dönmek, hızla rant sağlamakla eş tutmuşum kafamda.
Nasıl da yanılmışım! Parayı ve
rantı değil insanı merkez alarak tasarlanmış büyük şehirlerden biri Buenos
Aires.
Kıskandık; Kocaman parklarını,
dev meydanlarını, dev caddelerini, şehrin karakterini oluşturan oya gibi
işlenmiş binalara gösterilen özeni, devasa bir şehirde üst üste ve çile
çekmeden yaşayabilme imkanını kıskandık.
Neden bu kadar çok kıskandık
onu da söyleyeyim. Burası bir Avrupa şehri değil. Hani medeniyetin kurucuları,
bulucuları diye kafamıza kazınmış ülkelerin beşiği değil burası. Her ne kadar Avrupa
buraları da sonuna kadar sömürmüş olsa da kendi kültürünü enjekte etmiş olsa da
başka topraklar buralar.
Kıskanmamız geçtikten sonra
özenmeye başladık ; Ayda binlerce TL harcamak zorunda kalmadan sahip oldukları
yaşam standartlarına ve medeniyet düzeylerine özendik.
O parklar, o meydanlar, o yaşam
alanları, o binalar kendi yaşadığımız yerde olsa insanlar nasıl davranırdı diye
sohbetler ettik Mehmet Ali ile.
Eleştirdik insan kaynağımızı ve
10 yıllar boyunca şehir bilincinden yoksun kişiler tarafından yönetilmek
zorunda oluşumuzu.
Üzüldük; Seçilenlerin ‘Bu işi
ben bilmiyorum ama en iyi bilenlerle çalışıyorum’ demesiyle bile daha iyi bir şehir
hayatına sahip olabilecekken, ‘her şeyi ben bilirimcilere’ mahkum edildiğimiz
için üzüldük.
Şehir bilincinin, tarihi
sahiplenmenin ve yaşam kolaylığı sunan yerler tasarlamanın bir şehrin ana gelir
kaynağı olabileceğini bu kadar yer gezip Buenos Aires’te fark edeceğim aklıma
gelmezdi. Çok çok sevdik Buenos Aires’i. Hiç şüphesiz ki ilk fırsatta yeniden
gideceğiz.
En son söyleyeceğimi en
başta söyleyerek başlıyorum şehir turuna:)
Buenos Aires en az 1 hafta ayırılması gereken bir şehir. Planlarınızı buna göre yapın. Sağına soluna da gideriz derseniz 10 gün burası için ideal süre. Buenos Aires’e 1.5 saatlik Iguazu yolculuğu sonrası bir sabah saatinde indik. Rio ve Iguazu’dan sonra büyük bir şehre gideceğimiz için hepimiz heyecanlıydık.10 gün boyunca deniz, plaj, yağmur ormanları, şelaleler, vahşi doğa, yılanlar, tukanlar derken, herhangi bir Avrupa şehrindeymiş gibi sokaklarda gezecek, mağazalara, kitapçılara gir-çık vakit geçirecek, yorulduğumuz yerde oturup kahve içecek olmanın sevinci vardı hepimizde.Havaalanından şehre gidene kadar etrafta görünen manzara filmlerden, fotoğraflardan oluşmuş, kafamdaki Güney Amerika görüntüsünü doğrular şekildeydi. Havaalanı yolundaki ev, apartman görüntüleri pek de iç açıcı olmasa da gayet Güney Amerika.
Buenos Aires en az 1 hafta ayırılması gereken bir şehir. Planlarınızı buna göre yapın. Sağına soluna da gideriz derseniz 10 gün burası için ideal süre. Buenos Aires’e 1.5 saatlik Iguazu yolculuğu sonrası bir sabah saatinde indik. Rio ve Iguazu’dan sonra büyük bir şehre gideceğimiz için hepimiz heyecanlıydık.10 gün boyunca deniz, plaj, yağmur ormanları, şelaleler, vahşi doğa, yılanlar, tukanlar derken, herhangi bir Avrupa şehrindeymiş gibi sokaklarda gezecek, mağazalara, kitapçılara gir-çık vakit geçirecek, yorulduğumuz yerde oturup kahve içecek olmanın sevinci vardı hepimizde.Havaalanından şehre gidene kadar etrafta görünen manzara filmlerden, fotoğraflardan oluşmuş, kafamdaki Güney Amerika görüntüsünü doğrular şekildeydi. Havaalanı yolundaki ev, apartman görüntüleri pek de iç açıcı olmasa da gayet Güney Amerika.
Otelimiz Buenos Aires’te kalınabilecek en güzel yerlerden birinde. Oranın benzetmek gibi olmasın ama Nişantaşı’sı diyebileceğim Recoleta’daydı. Otele yerleşip hemen dışarı attık kendimizi. Buenos Aires çok büyük bir şehir. Her yerini yürüyerek gezebilmek imkansız. Bizim yaptığımız gibi bölge bölge gezmenizde fayda var. Buenos Aires’teki caddeler ‘çok uzun ve çok geniş’. Her biri şehrin merkezini bir uçtan diğer uca bölüyor ve şehre harita üzerinde baktığınızda cetvelle çizilmiş gibi muntazam bir yerleşimi var caddelerin.
Mesela, nereye gitsek
karşımıza çıkan ‘Avenida 9 de Julio’ diye bir cadde var,100 m genişliğiyle
dünyanın en geniş caddesi. Şehrin göbeğinde bu cadde. Sonunu bilemiyorum.
Muhtemelen başka ülkeye kadar gidiyordur :) Yani caddelerinin
genişliği ve uzunluğu akıl dışı. Buenos Aires'i ne kadar
anlatırsam o kadar eksik kalacak gibi hissediyorum. O yüzden şehre övgüler
yazacağıma ilk görüşte bana hissettirdiklerini yazayım.
İyi ki gelmişim dedirten şimdiye
kadar gördüğüm en sentez, en melez şehirlerden biri. Her köşesi süpriz . Ormanlarda gezine gezine
yeşile doymuştuk ama bir şehrin
bu kadar yeşil olabileceğini pek hayal etmemişim. Hemen hemen her mahallesinde
‘yok artık..’ dedirten büyüklükte parkları, kolonyal tarzdaki acayip şık pasta
gibi evleri ve binalarıyla başka bir yüzyılda hissettirdi burası bize. Bir de
şehrin nehir tarafı var. Puerto Madero. Burası da modern gökdelenlerden oluşuyor. Recoleta
, Avear ve Mayo’daki acayip gösterişli konaklarla ve apartmanlarla yarışıyor buradaki
gökdelenler. Çünkü çoğu dünyaca ünlü mimar ve tasarımcılar tarafından inşa
edilmiş. Gökdelenler bölgesinde bir tasarım hakimiyeti var ki insan bak bak
doyamıyor.
İşte bölge bölge Buenos Aires;
Avenida De Mayo - Plaza de Mayo- El Obelisco
Buenos Aires’I gezmeye Plaza de Mayo’dan başlayın. Meydanda, “Pembe Ev” olarak da bilinen Hükümet Binası, katedral, sömürge döneminde İspanyol valisine ait olan Cabildo binası ve Kongre binası bulunuyor. Özellikle Pembe Ev Buenos Aires için çok simgesel bir yapı. Çoğu Arjantinli için halk kahramanı Eva Peron’ın halka sesleniş yaptığı balkon Pembe Ev’de.
Bu bölgenin en güzel caddesi
olan Avenida de Mayo. Bu caddenin bir ucu Plaza del Congreso’ya diğer ucu plaza Plazo de Mayo’ya çıkıyor
ve Buenos Aires standartları göz önünde bulundurulduğunda kısa sayılabilecek bir cadde.
Buenos Aires’in en ünlü
mekanlarından Cafe Tortoni de bu cadde üzerinde. Cafe Tortoni her vakit kalabalık
bir yer. Kapı önünde misafirleri ilk karşılayan ve
masa boşaldıkça grupları içeri
buyur eden yaşlı amcayı geçtikten
sonra Café Tortoni’nin muhteşem
ambiyansı sizi karşılıyor.
Genellikle size gösterilen masaya yerleştikten sonra sergilenen
ilk hareket, etrafta bir tur atıp detayları incelemek. İçerinin tasarımı kadar, rafları ve duvarlardaki eski poster ve
fotoğrafları da tek tek
görülmeye değer. Arka tarafta,
ana salondan ayrılmış odalarda
haftanın belli günleri Tango gösterileri oluyormuş. Mutlaka Cafe Tortoni’ye uğrayıp bu tarih fışkıran mekanı gezin
hem de sıcak çikolatasını tadın. Ben hayatımda böyle güzel bir sıcak çikolata
içmedim. Yoğun bir çikolatalı suflenin eriyik hali. Yanında da bu yoğunluğu azaltmak için bir cezve süt getiriyorlar. Ve de öyle bir şeyi yedikten sonra eğer hörgüçleriniz yoksa susamama
ihtimaliniz sıfıra yakın olduğu
için bir sürahi de su ikram ediyorlar.
Cafe Tortoni |
Buenos Aires’in Subte denilen çok eski ama bir o kadar
da işlevsel ve ucuz bir metrosu
var. Devasa bir şehir için süper pratik bir şekilde tasarlanmış. Güney
Amerika’nın ilk metrosuymuş aynı zamanda. Yürümek istemeyenler için müthiş bir
alternatif.
Aslında yürümeyi sevenler
için Plaza de Mayo’nun bulunduğu
bölgeden şehir merkezindeki bir
çok yere bu upuzun ve muntazamca bölünmüş caddelerde yapılacak yürüyüşlerle ulaşabilmek
de mümkün. Şehir büyük ama her
yere yürüyerek gidilebilecek şekilde tasarlanmış.
Örneğin şehrin en az Paris’teki Pere Lachaise
kadar turistik olan mezarlığı Recoleta
mezarlığına ismini veren
sosyetik semt Recoleta’ya da, yeme, içme, yürüyüş, piyasa ortamı Puerto Madero'ya da en eğlenceli, en
karizmatik semtlerinden biri olan bohem, antika koleksiyoncusu mekanı San Telmo’ya
da, bu upuzun caddeler aşarak
yaklaşık 30 dakika sürecek
yürüyüşlerle varılabiliyor. Kasmayın,
‘yürünür mü bilmediğimiz yollarda’ demeyin; yorulduğunuz yerde mutlaka güzel
bir kafe, olmadı metro durağı, o da olmadı taksi bulursunuz. Şehri, her yeni
günde yürüyerek gezmeye başlayın.
Bu bölgeyi gezerken dünyanın
en geniş caddesi olan Avenida 9 de
Julio’da karşınıza çıkacak. Ben bu caddeyi ilk gördüğüm an karşıdan karşıya
geçmeyi bırakıp yan yana kaç tane araba sıralanmış onu saymaya başladım. 9
gidiş 9 geliş olmak üzere 18 şeritten oluşuyor cadde. Varın siz düşün kaç araba
yan yana sıralanabiliyor, ben sayamadım.!
Bu cadde ile Avenue Corrientes’in kesiştiği yerde Buenos
Aires’in dikilitaş’ı olan ve bağımsızlıklarını simgeleyen bir nevi Trafalgar ya
da Times Square diyebileceğimiz El
Obelisco çıkacaktır karşınıza..
El Obelisco’nun civarındayken dev
Avenida 9 de Julio caddesi üzerinde hem mimarisi hem de fonksiyonuyla gurur
duydukları meşhur Teatro Colon’u da
mutlaka görmenizi tavsiye ederim. Akustiği dünyanın en iyi 5 konser
alanından biriymiş burası. Yeni restore edilmiş. Her açıdan çok etkileyici.
Teatro Colon |
Bu bölgeyi olmadık bir şeye
ihtiyacınız olduğu anda gelmeniz gereken ilk yer olarak da kaydedin kafanıza.
Öyle ‘yok yok’ bir yer ki şaşıp kalırsınız. Bunun yanında aşırı merkez
olmasından dolayı tüm turistik aktiviteler, bilet satış ofisleri ve benzeri
hizmetler bu bölgeye toplanmış. Bu bölgeye bakarak şehrin eskimiş ve
bakımsız bir Avrupa şehrine benzediği hissine kapılacaksınızdır eminim
ama Buenos Aires tek bölgeye bakılıp yorumlanamayacak kadar büyük ve melez bir
şehir. Saptama yapmak, tespitte bulunmak için acele etmeyin:)
Hazır buralarda geziniyorken 2
çok enteresan yere mutlaka gitmenizi tavsiye ediyorum. İlki ömrü hayatınızda
görebileceğiniz en harika en sıra dışı kitapçı dükkanı El Ateno Grand Splendid. Mimari ve tarihi dokusu, freskleri bozulmadan
çok eski bir tiyatro salonu kitapçıya çevrilmiş...Böyle etkileyici bir
görüntüyü zor yakalarsınız. Tiyatro sahnesinin ortasında da bir kafe var, kahve
içerken etrafı seyredip ilginizi çekecek bir kitap alabilir ve bol bol fotoğraf çekebilirsiniz.
İkinci mutlak görmelisiniz
dediğim yer ise La Confiteria İdeal. Burası
efsaneleşmiş bir tango salonu. Kapısının
önünde yere, tango dansının temel ayak figürlerini gösterdikleri çok eğlenceli
bir şey yapmışlar. Onları takip ederek bir iki figür kaptık hemencecik. Ama
bazı saatlerde çok eğlenceli dans gösterileri oluyor. Oraya gidip bir program
edinin, gitmeseniz bile içini görün mutlaka.
San Telmo
Hafta sonu ayrı, hafta içi
ayrı güzellikte bir yer burası. Dönüp dolaşıp her gün buraya
mutlaka uğradık. Buenos Aires’in en iyi et restoranlarının da (Parilla) burada
olması da buraya sık sık gelmemize neden oldu. Bu arada vejeteryan ama süper
uyumlu bir kocam olduğundan neredeyse kaldığımız tüm günlerde mutlaka bir
Parilla’da yemek yedik. Tüm parillalar vejeteryanlar için harika seçenekler
sunuyor bu arada. Hiçbir restoranda yemek sorunu yaşamadı Mehmet Ali.
San Telmo, çoğunlukla Buenos
Airesli sanatçıların ve tasarımcıların yaşadığı süper eğlenceli bir semt.
Cumartesi ve Pazar günleri sokaklar boyunca kurulan antika pazarı ve onun
yarattığı enerji de görülmeye değer. Semtin her tarafı modern tasarım
dükkanları ile dolu. Harika butikler, ayakkabı mağazaları ve kafeler var
etrafta.
İki katlı kolonyal tarzdaki evleri, klasik Fransız apartmanları
ve İtalyan saraylarıyla dikkat
çeken bu bölgeyi, Feria de San Pedro adlı antikacılar çarşısını gezmekle başlayabilirsiniz. Envai çeşit eski eşyanın satıldığı bu
çarşıdan sonra Buenos Aires'in
en
eski ikinci meydanı olan Plaza
Dorrego'yu bulup etrafındaki sokakları gezmek kalıyor.
Mehmet Ali’nin San Telmo’da
yaşayan Arjantinli arkadaşı Anabell’dan da teyit ettiğimiz en iyi 2 Parilla
burada. Sırf bu restoranlara gelmek için bile gelinir San Telmo’ya. Restoran
önerileri kısmında detaylı bir şekilde yazacağım denediğimiz ve önerdiğim
yerleri.
Biz bu semti çok sevdik. Hemen
her gün buraya uğradık diyebilirim. Eminim siz de bir vesile yaratıp buradan
kopamayacaksınız.
La Boca
Buenos Aires daha doğrusu
Arjantin deyince akla gelen 2 şeyden biri de futboldur tabii ki. Burası da
futbolun hakkını fazlasıyla veren bir şehir. Bizde feci şanslıyızdır, ne zaman
bir seyahate gitsek o hafta sonuna çoğunlukla sıkı bir derbi maçına denk
geliriz tesadüf. Bu seferki derbi River Plates - Boca Juniors. Dünyanın en büyük
en efsane derbilerinden biri. El Classico buymuş meğerse. Şehir birbirine girdi
maç günü. Biz maç gününü La Boca’da geçirdik tabii ki...ve Maradona’nın Boca
Junior’unu tuttuk elbette. İyi bir futbol seyircisi olarak Mehmet Ali için bu maçın
anlamı daha büyüktür eminim ama enerjisiyle, eğlencesiyle Ada ve benim içinde
unutulmaz bir gün oldu diyebilirim.
Etrafı gezip meşhur
Caminito’yu görebilmek için La Boca’ya maçtan çok önce gittik. Rengarenk evler
ve insanlarla dolu bir yer La Boca...
Caminito |
Caminito civarı ise çok fazla
turistik. Maradona kılığına girmişlerden sokak ressamlarına, ücret karşılığı
tango resmi çektirmek için turist kovalayan Arjantinlilere
kadar her türden turistik etkinlik var. Birinden kurtulsanız diğerine mutlaka
takılıyorsunuz. Rahatsız edici değiller ama çok sevimli olduklarını da
söyleyemem.
Caminito’nun
girişinde sağlı sollu tüm sokaklarda masalarını caddelere taşırıp orkestra
eşliğinde tango gösterileri yapan restoranlar var. Mecbur değilseniz buralarda
yemek yememenizi tavsiye ederim ama meşhur biraları olan Cervecería eşliğinde
patates yiyip etrafı seyretmenin zevkini tadın.
Caminito, her ne kadar
rengarenk boyalı evleri, ana teması tango olan kafe’leri ve dükkanları, ‘Republica
de La Boca’ yazan sarı lacivert boyalı duvarları ile hoş duygu yaratsa da doğallığını yitirip paçoz bir turist mekanına
çoktan dönüşmüş.
Caminito’ya 10 dk yürüme mesafesindenki
Boca Juniors’ın La Bomboñera’sından bahsetmemek olmaz. İçinde bir Boca Juniors
müzesi de barındıran bu stadyumda, Boca’nın yıldızları
ile aynı karede yer almak ve stadyumun içini gezmek
mümkün. Civarındaki tüm dükkanlarda forma, bayrak ve t-shirt vb. hediyelik
eşya satılıyor. Her dükkanda da illa ki bir Messi ve Maradona balmumu heykeline
rastlayıp ona sarılmış fotoğraf çeken biriyle karşılaşmanız da mümkün. Stadın
önünde La Boca’lı meşhur futbolcuların ayak izlerinden bir yıldızlar
kaldırımı oluşturmuşlar. Biraz uyduruk gibi görünmekle birlikte yine de ratingi
yüksek bir kaldırım.
Yıldızlar Kaldırımı |
Dünyanın en büyük caddesi, dünyanın en büyük futbolcusu, dünyanın en tutkulu dansı...Şimdiye kadar gördüklerimize bakarsak hiçte haksız sayılmazlar
Puerto Madero
Puerto Madero’yo
bir iki defa gittik. Buenos Aires’in modern, şık gökdelenlerle dolu, nehrin
kenarına kurulmuş semti. Son yıllarda gezme tozma, yeme içme açısından burası
oldukça popüler bir hale gelmiş. Çok şık ve kaliteli restoranlar açılmış nehir
boyunca. Gündüzleri daha çok iş koşuşturması içinde insanları görüyorsunuz
etrafta ama geceleri eğlenceli bir hal alıyor. San Telmo’ya yakın bir semt.
Yürüyerek gitmek mümkün oradan. Her mutfağın en iyisi mutlaka Puerto Madero’da da
var. Gündüz gözüyle gezip etrafı keşfedip bir akşam da Buenos Aires’in gece
hayatının keyfini çıkarmak için gelmelisiniz buraya.
Palermo
Palermo’yu nasıl
anlatsam bilemiyorum. Buenos Aires’te yaşasaydık San Telmo’da mı oturmalı yoksa
Palermo’yu mu tercih etmeli diye zorlanırdım diye düşünüyorum. Etrafı devasa
parklarla çevrili müthiş güzel evlerin olduğu, her daim canlı, kafelerin dolu
ve sokaklara taştığı İspanya-İtalya karışımı bir görüntü ve duygu yayan bir
yer.
Doyamadık
gezmeye. Palermo 2 bölüme ayrılmış Palermo Soho ve Palermo Hollywood. Soho
bölümünde bahsettiğim kafeler, butikler, kitapçılar, galeriler, müzeler
çoğunlukta . Plazza Serena buranın merkezi. Her gün sabit bir pazar var bu
meydanda. İncik boncuk türü şeyler satılıyor çoğunlukla. Mutlaka görmelisiniz
burayı. Hollywood bölümü ise daha sakin ve daha yerleşim yeri ağırlıklı, çok
ağaçlı bir yer. Çok hoş bir semt. Görmeden, buradaki mağazalardan alışveriş
yapmadan dönmeyin.
Recolata & Barrio Norte
Bir Cumartesi gününüzü Recoleta
bölgesini gezmeye ayrın. Buenos Aires'in en şık caddesi olarak bilinen Alvear'dan başlayın Recoleta’yı gezmeye.
Alvear'ı bitirince, Ortiz Sokağı'na doğru yürürken meydanda bulunan ve kökleri dışarı fırlamış asırlık kauçuk ağaçlarına
kayıtsız kalamayacaksınız. Mıknatıs gibi çekildik onlara.
Bu ağaçların olduğu meydanda cumartesileri
el sanatları pazarı kuruluyor. Hediyelik eşya almak için ideal. Bayıldık resmen.
O kadar büyük bir pazar ki bir ucu Güzel Sanatlar Müzesine diğeri Recoleta
mezarlığına kadar uzanıyor. Etraf cıvıl cıvıl cafelerle dolu. Meydanlardaki
müziği ve tango gösterilerini artık söylememe gerek yok. Buenos Aires’in
alameti farikası bunlar.
Meydanın biraz ilerisinde
Basilica de Nuestra Senora del Pilar Kilisesi'ni
göreceksiniz. 1732'de Recoleta tarafından inşa edilen bu barok kilisede Buenos Aires'in önde gelen ailelerinin
düğün, vaftiz ve cenaze
merasimleri burada yapılıyormuş. Bizde bir düğüne denk geldik. Özellikle Ada ilgiyle düğünü izlemeye koyuldu ama bir süre sonra küçük bir uyarıyla
uzaklaştırıldı oradan. Kilisenin hemen yanı başında ise ünlü Recoleta mezarlığı bulunuyor. Mezarlıkta bulunan 6400 mezarın 70'si tarihi anıt
olarak sınıflandırılmış. Yer darlığından dolayı birbirlerine yapışık olan mezarların bazıları gerçekten çok görkemli.
Recolate Mezarlığı |
Eva Peron'un mezarı |
Recoleta'da ayrıca Buenos Aires'in en önemli iki müzesi de bulunuyor. İçinde 11 bin eser barındıran Museo National de Bellas Artes (Güzel Sanatlar Müzesi) ile Museo Nacional de Arte Decorativo. (Ulusal Dekoratif Sanatlar Müzesi) Recoleta’dan yürüyerek hem bu müzelere hem de bu müzelerin biraz ilerisindeki Floralis Generica’ya gidiyoruz. Floralis Generica metalden yapılmış dev bir çiçek heykeli.
Floralis Generica |
Buenos Aires çok şaşırtıcı bir
şehir. En şaşırdığımız şey de Buenos Aires insanları oldu. Biz Güney Amerika’nın
klasik Latin yüz hatlarını beklerken aşina olduğumuz Akdeniz tipli insanlarla
karşılaştık. Aşırı misafirperver, nazik ve yardımsever olmaları da Portekizce
dışında kelime konuşmaya yanaşmayan Brezilyalılardan sonra çok iyi geldi bize.
Çok az kişi İngilizce konuşuyor ama kesinlikle sizin anladığınızdan emin olana
kadar bırakmıyorlar...O derece yardımseverler.
Buenos Aires’e bayıldık. İlk
fırsatta yeniden geleceğiz.
Otel Önerileri:
Urban Suites Recolata Boutique Hotel: Recoleta’da çok güzel bir butik otel.
Alvear Palace Hotel: Müthiş güzel bir otel. Yine Recoleta’da. Bütçesi size
uygunsa hiç tereddüt etmeden burada kalmanızı öneriyorum.
Patios de San Telmo: San Telmo’da kalmayı tercih edenler için harika bir butik
otel.
Sagardi Loft Osteria: Dorrega meydanında çok merkezi, hoş bir butik otel.
Alternatifler listesinize burayı da almanızı öneririm.
Tiana Hotel Boutique: Oldukça klasik döşenmiş bir dekoru var bu otelin.
Kolonyal tarzda bir bina butik otele çevrilmiş. BU tarzdan hoşlananlar için iyi
bir tercih. Ayrıca San Telmo’nun kalbinde..
Buenos Aires’te Yeme-İçme
Şehre adımınızı
atar atmaz her yerde tanıdık bir koku. Mangal.
Adana’da doğup
büyüdüğüm için tanıdık koku diyorumJ
Burası bir et
cenneti. Şimdiye kadar iyi, lezzetli et adına yediğiniz ne varsa unutun. Buenos
Aires size et konusunda bambaşka bir tecrübe yaşatacak. Sunumundan lezzetine
her şeyiyle mükemmel et yemekleri yemeye hazır olun. Yardımcı olması açısından
bazı etlerin karşılıklarını yazıyorum. Her yerde ingilizce menü bulmak mümkün
olmuyor.
Bife de chorizo – Sirloin Strip Steak
Bife de lomo – Tenderloin
Chinchulín – Intestine
Chorizo – Sausage ( Sucuk )
Entraña – Skirt Steak
Molleja – Sweet Bread
Morcilla – Blood Sausage
Ojo de bife – Rib Eye
Riñones – Kidneys
Tira de asado – Short Ribs
Parilla: Burada Steak House’lara ‘Parilla’ deniyor. Şehrin dört bir yanına yayılmış
harika Parilla’lar var. Arjantinli arkadaşlarımızın da önerilerini dikkate
alarak denediklerimizden en iyilerini paylaşıyorum.
Empanada: Arjantin’in ulusal hastalığı. Bildiğimiz kıymalı börek. Kızartılarak da,
fırında da yapılıyor. Her yerde bundan bulabilirsiniz. Mutlaka tadına bakın.
Ben sevdim.
Empanadalar fırında |
Restoran Önerileri:
La Brigada: Olağanüstü bir parilla. Futbola da özel bir ilgisi olan bir mekan.
Arjantinli tüm futbolcular (Maradona’sından,
Messi’sine) hepsinin imzalı formaları asılı duvarlarında. Ödüller, kupalar vs..Biz
gittiğiizde yan masada Eric Cantona oturuyordu. Ertesi günkü derbiye gelmiş
belli ki:)
Guerrin Pizza: Napoli usulü pizza yapan iyi bir pizzacı burası. Her daim kalabalık. Çok
çeşit var. İsterseniz tek tek hepsinden de tadabiliyorsunuz. Güzel bir sistem
oluşturmuşlar. Pek bi sevdik burayı.
El Cuartito: Burası da 2. iyi pizzacısı. Birbirlerine de yakınlar. Her ikisini de
denemenizi önerebilirim.
Chan-Chan: Peru restoranı. Buenos Aires’te bir Peru mutfağı çılgınlığı yaşanıyor.
İstiridye ve balıklar harika. Ceviche seviyorsanız ( Perunun milli yemeği
sayılır ) burada denemeden dönmeyin.
La Dorita: Palermo bölgesinin en iyi parilla’sı. Sucukları ( chorzio ve empanadaları
özellikle çok iyi)
Las Lilas: Puerto Madena’da oldukça havalı bir yer. Yemekleri de gayet güzel. Çok
seçenekli ve eğlence hayatının göbeği Puerto Madena’da yapılabilecek iyi bir
tercih.
Desnivel: San telmo'da harika bir parilla...Bayıldık resmen. Vejeterjanlar için de harika seçenekler var...Çok tavisye ediyorum.
Desnivel: San telmo'da harika bir parilla...Bayıldık resmen. Vejeterjanlar için de harika seçenekler var...Çok tavisye ediyorum.