‘’Ya değişik bir yere gidelim
bu defa. Kültürünü, insanlarını, doğasını, yemeklerini bilmediğimiz, gördüğümüz
şeylerden acayip heyecanlanacağımız, çok farklı bir yer olsun. Şaşıracağımız
bir yer olsun.’’
Bu düşünceyle başladı Güney
Amerika seyahatimiz. Mehmet Ali’ye bu fikrimi söylememle karar vermemiz
arasındaki süre 30 saniye civarı. Tek yapmam gereken uygun zamanı belirleyip
buna göre plan yapmak oldu. Güney Amerika’nın çok merak ettiğimiz 2 ülkesi Brezilya
ve Arjantin. Bir de bu iki ülkenin sınırlarını belirleyen Iguazu.
Iguazu neresi derseniz; Dünyanın
en muazzam doğa harikalarından biri oluyor kendileri. Unesco koruması altında
ve Dünyanın 7 harikasından biri Iguazu şelaleleri ve yağmur ormanları. Gerçekten
de hak etmiş yalnız.
Brezilya-Iguazu-Arjantin. Bu
üçlüyü yan yana yazarken bile heyecanlanıyorum. Hepimiz için eşsiz bir deneyim
olacağı duygusuyla başladım programı yapmaya. Eşsiz bir deneyim ve müthiş
anılarla da tamamladık seyahatimizi. Açıkçası tam 1 ay yoğun araştırmalar
yaparak uçuş ve seyahat programı çıkarttım. Şimdi seyahati tamamlamış biri
olarak bakıyorum, eksiksiz bir organizasyon yapmışım. Tek eksiğimiz biraz daha
vakitti. Olsaydı, gittiğimiz yerlerin daha da içlerine gidebilme, kültürünü,
yaşam biçimini daha çok anlayabilme, daha çok kilo alma fırsatımız olurduJ Ama bunun sonu yok galiba. Söz konusu seyahat
olunca ben de yeni nesil hastalığına kapılıyorum daha fazlasını istiyorum
durmadan, yetinemiyorum.
Yaptığım programa göre
İstanbul’dan Rio de Janeiro’ya uçup 1 hafta Rio’da kalıp oradan Iguazu Falls’a
gidecektik. (Iguazu Rio’dan uçakla 2 saat uzaklıkta) 2 gün şelaleler bölgesinde
kaldıktan sonra buradan Buenos Aires’e uçacaktık. (Buenos Aires Iguazu’dan
uçakla 1.5 saat uzaklıkta) İstanbul’a dönüşümüz ise Buenos Aires’ten olacak
şekilde yaklaşık 15 günlük bir tatil programı yaptık.
İstanbul-Rio, Buenos Aires-İstanbul
biletlerini ayarlamak çok kolay oldu. Ancak Rio-Iguazu-Buenos Aires uçuşlarını
ayarlamak biraz zorladı. Türkiye’deki turizm ofisleri başka ülkelerin yerel
havayolu şirketlerini sistemleri üzerinden göremedikleri için onlardan yardım
alamadım. Her şeyi internetten hallettim. 1-2 günüm Güney Amerika’nın havayolu
şirketlerini, havaalanlarını, sınır bölgesine uçarken nereye uçmanın daha uygun
olacağını araştırarak geçti.
Iguazu iki ülkenin hatta
Paraguay’ı da dahil edersek 3 ülkenin sınırında olduğu için Arjantin tarafına
da uçuş var, Brezilya tarafına da. Iguazu’dan sonra Buenos Aires’e devam
edeceğimiz için Iguazu’nun Arjantin tarafına uçmanın daha pratik olacağına
karar verdim. Oraya vardığımızda şelalelerin Brezilya tarafına karayoluyla
geçeriz diye plan yaptım. Sınırdan karayolu ile geçmek tam da söylendiği gibi
çok kolaydı ve doğru bir karar verdiğimi orada da anlamış olduk.
Tam düşündüğümüz gibi heyecan
verici, şaşırtıcı, taptaze bir seyahat oldu bizim için...
Bakın bakalım gezerken aldığım
heyecanı ve keyfi yazıya dökebilecek miyim?
RİO DE JANEİRO
Rio de Janeiro denince herkesin
aklına serbest çağrışım bir çok görüntü, duygu, ses, tavır ve atmosfer gelir
eminim. Bizim de aklımızda bir çok fikir ve bilgi vardı burayla ilgili.
Hepsinin toplamı hoş bir plaj ve eğlence şehrinden öte bir şey olmadığı hissi uyandırıyordu
bizde, özellikle Mehmet Ali’de. Hatta Mehmet Ali biraz daha ileri götürüp büyük
ihtimalle Fethiye Hillside’ın şehir versiyonu diyerek beklentilerimi oldukça
aşağıya çekiverdi benim.
Rio’ya yüksek beklentilerden
arınmış olarak ‘’artık bol bol meyve yer, plajlarında bolca vakit geçiririz’’
düşüncesiyle ayak bastık.
Açıkça söylemem gerekirse bende
bıraktığı iz bunlardan çok öte oldu. Rahatlık üzerine tasarlanmış, rengarenk,
yaşam tarzı, kumsalları, yemek kültürü ve binaları ile orada olmaktan çok keyif
alacağınız bir şehir Rio.
Brezilya’nın en büyük 2. şehri.
Dünyada da adından en çok söz edilen şehirlerden biri. Bence adından söz
ettirmesi de hiç boşuna değil. Gideni bağlıyor, kendine aşık ediyor aşırı
rahatlığıyla... Hem büyük bir şehir, hem değil, hem çok zengin hem çok fakir,
hem herkes gevşek ve kolunu kıpırdatmaktan aciz hem de herkes koşuyor, hem çok
uyuyor, hem çok uykusuz. İlginç bir şehir burası. Tek bir şeyle tarif etmek pek
mümkün değil. Yalnızca plaj, kumsal, karnaval ve eğlenceyle ifade etmekte çok
büyük haksızlık bu şehre. Burası beğenin beğenmeyin bir yaşam kültürü sunuyor.
Ben sunulanı çok beğendim. Orada yaşamaya çok özendim. Bir süre sonra sıkar belki
ama ömrümü 10 yıl uzatacak bir vaadi vardı açıkça...
Rio gezmesi çok kolay bir şehir. Çok büyük bir kısmını da yürüyerek gezebilirsiniz. Biz öyle yaptık en azından. Boylu boyunca plajların uzandığı, bütün hayatın da plajların etrafında aktığı bir yer. Plajları 3 bölgeye ayrılmış. Copacabana, İpanema ve Lebnon. Lebnon ve İpanema tarafları neredeyse herkes tarafından ağız birliği edilmişçesine en güvenli ve iyi bölge olarak tarif ediliyor. Bence de öyle. En lüks bölgesi Lebnon deniyor ama benim fikrim İpanema hem çok iyi restoranların olduğu hem de denizin daha iyi olduğu, üstelik günün her saati cıvıl cıvıl olan bir bölge. Bu nedenle tavsiyem İpanema civarında kalmanız. Zaten İpanema’nın bittiği yerde Lebnon başlıyor. Birbirlerine hem çok yakın hem de iç içe geçmiş yerler.
Copacabana plajı ve bölgesinin adı var kendi yok. Popüleritesini uzun zaman önce yitirmiş. Bununla beraber ne gündüz ne de gece pek güven vermeyen bir bölge. Etrafı en tehlikelileri diye anlatılan ‘’Favela’’larla çevrili. Bizdeki karşılığı gecekondu gibi. Yani “Öteki Rio”.
Biz 2-3 günümüzü İpanema
–Lebnon civarını gezip etrafı anlamaya çalışarak geçirdik.
New York’ta yaşayan ve Rio’da evleri
olan 2 ayrı arkadaşımızın turistik olmayan restoran, cafe, yemek, içki, meyve,
meyve suyu ve tatlı önerilerini tek tek denedik...
Öyle harika ipuçları
verdiler ki plajda otururken seyyar satıcıların sattığı ve ne olduğunu onlar
olmasa asla bilemeyeceğimiz yiyeceklerini bile tanıyor haldeydik. Patricia
plajda satılan, hem tatlısı hem de tuzlusu olan krakerleri markasıyla söyledi
ve not olarak kendisinin pek sevmediğini bile yazmıştı bana. Keşke
dinleseymişim onu. Gerçekten de rezil ötesi bir şey yiyor bütün plaj topluca... İnanılır gibi değil! Rio’da yediğimiz tek
kötü şey diyebilirim. Adı GLOBO...
2-3 günlük gezmelerimiz sonunda
şehir ve plajlar hakkında ciddi bir fikir sahibi olduğumuza kanaat getirdik ve plaj
bölgesinin dışına çıkmaya karar verdik.
İPANEMA |
Rio gözünüzün önünde şöyle
canlansın; Göz alabildiğine uzanan plajlar ve bu plajların hemen arkasında
başlayan bir şehir. Şehir geriye doğru 4-5 bloktan oluşuyor. Yani şehrin içine
girelim dediğiniz alan, plajlardan sonra 4-5 blok.
Sonrasında bitiyor mu şehir
derseniz, hayır bitmiyor ama girilmesi ayrı bir macera gerektiren favelalar
bölgesi başlıyor. Bazı favelalar şehrin o kadar içine girmiş ki yolda yürürken
kafanızı kaldırdığınızda çoğu yerde favelaları görebiliyorsunuz . Hatta
bunlardan 1-2 tanesi illa favela görmek istiyorum diyenler için turistik amaçlı
gezdiriliyor. 1-2 tanesi dışında kalanlar ‘Tanrı Kent’ filmindeki gibi ne
yabancıların hoş karşılandığı ne de orada olmaktan zerre keyif alınacak yerler
açıkçası. Bu favela turizmini de hiç anlamış değilim. Yardım amaçlı olmadıktan
sonra gecekonduda yaşayan insanların nasıl bir sefalet içinde olduklarını,
nasıl insanlıktan çıkmış bir şekilde yaşadıklarını görme arzusu tetikleyen
dürtüyü çok merak ediyorum. Tahmin ettiğim şey ise insanlıktan utandırıyor. Neyse, Rio’nun kanayan yarası
olarak favelaları ayrı bir yere koyuyorum.
Nerde kalmıştık; Plajların
dışındaki Rio... Mutlaka gidilmesi gereken 4-5 yer var. Sugar Loaf, Corcovado, Lapa,
Santa Teresa, Tijuca yağmur ormanları ve Botanik bahçesi.
Bunların tümü plan yapılarak ve
özel vakit ayırılarak gidilmesi gereken yerler. Çünkü bu yerlerin tümü aslında yürüyerek
gezilebilen Rio’nun biraz dışında kalıyorlar.
Corcovado-
Sugar Loaf
Corcovada ve Sugar Loaf, Rio de
Janeiro’yu tepeden görmeniz için müthiş yerler. Fazlasıyla turistik ama
gezilmesi görülmesi gereken yerler bence. Bu iki yeri görmek için yarım günden
biraz daha fazla ayırmanızda fayda var. Ve en önemlisi havanın açık ve sisli
olmamasını kollamanızda fayda var. Çünkü çook yükseğe çıkıyorsunuz ve çook
güzel bir manzarayla karşılaşıyorsunuz, eğer sis olursa hiçbir şey
göremiyorsunuz. Bu nedenle bir gün öncesinde otel ile konuşup hava durumu
konusunda lokal bilgiler almanızı öneriyorum.
Tamamen güvenlik sebebiyle otelin
bizim için ayarladığı yerel bir rehberle gezdik hem Corcovado’yu hem de Sugar
Loaf’u. Bizi hem uzun kuyruklardan kurtardı hem de Corcovada civarında yer alan
favelaları kontrollü geçmiş olduk.
Corcovada Tijuca ormanlarının
içinden geçilerek (Dünyada üzerinde şehrin içinde/ortasında yer alan tek yağmur
ormanları burası) ulaşılan Rio de Janeiro’ya tepeden bakan bir yer. 730 m
yüksekliğinde bir tepe burası. Bu tepede Christ Redeem adı verilen Dev
Kurtarıcı İsa heykeli var. 2007 yılında Dünyanın yeni 7 harikasından biri
seçilmiş. Güzelliği tartışılır ama ezici büyüklüğü asla. 39 m yüksekliğiyle koyu Katolik bir ülke olan Brezilya’nın şanına yakışır bir heykel olmuş.
Sugar Loaf ise yine Rio’yu kuş
bakışı görebileceğiniz, Rio’yu tanıtan tüm afiş ve broşürlerde kullanılan plaj
fotoğraflarının çekildiği, olabildiğince turistik bir tepe. Buraya
teleferiklerle çıkılıyor. Hatta çıkılan tepe öyle yüksek ki 2 aşamalı teleferik
seyahati yapıyorsunuz. Çok uzun kuyruklarda beklemedik bizim rehber sayesinde.
Zaten yoğun talep göz önüne alınarak hızlı akan ve iyi işleyen bir sistem
kurulmuş. Yukarı çıkıldığında birden fazla cafe restoran ve kiosk var. İnmek
için teleferiklerde uzun kuyruk olsa bile çeşit çeşit meyve ve meyve suyu
eşliğinde harika bir manzara seyrederek kuyrukta beklemek hiç de sıkıcı olmuyor.
SUGAR LOAF'TAN RİO |
SUGAR LOAF'A TIRMANMAK İÇİN ZORLU BİR YOL SEÇENLER |
Rio’da bir yarım gününüzü bu
iki yere mutlaka ayırmanızı tavsiye ediyorum. Hatta kaldığınız süre boyunca öğleden
öncelerinizi plaj dışı aktivitelere ayırırsanız daha iyi olur. Sıcak ve aşırı
nemli havada ‘plajda serinlemek ve coco içmek varken ne işim var benim bu
turist yığını uzun kuyruklu Allahın tepelerinde diye söylenmekten ve bu konuda
söylenmeye teşebbüs edenlerden kurtulursunuz. Günün en serin saatleri
sabahları. En azından bizim gittiğimiz kuru mevsimde durum böyleydi.
Rio’da kaldığımız her gün şöyle
geçti; Sabah kalkıp acayip acayip
meyvelerle kahvaltı edip güne başladık. Aynı Rio’lular gibi telaşsız ve salına
salına plajda yürüyüş yaptık. Her köşe başında olan meyve suyu dükkanlarından
coco’larımızı elimize alıp sağa sola bakarak en çokta günün her saati akıl
almaz bir şekilde spor yapan insanlar hakkında konuşarak, hayatımızda bu kadar
fazla spor yapan insanı bir arada görmediğimizi şaşkınlıkla birbirimize
anlatarak ve acaba meşhur Brezilyalı poposu dedikleri hangisi diye etrafa
farklı gözlerle bakarak geçirdik.
Her sabahımıza mutlaka plajlar
dışında bir aktivite koyduk. Bir gün Corcovado ve Sugar Loaf, bir gün Tijuca
yağmur ormanı ve Botanic Bahçesi, bir gün Santa Terasa, bir gün şehrin ortasında
yer alan Lagoon ve civarı gibi.
Botanik
Bahçesi
Bir sabah aktivitesi olarak Tijuca
ormanının hemen dibinde yer alan Botanik Bahçesini gezmenizi mutlaka
öneriyorum. Yağmur ormanlarına rehbersiz girmek, ‘hadi ormanda bir gezinti yapalım’
demek imkansız. Yani hayatta kalmaya devam etmek isteyenler için akıl işi değil.
Israrla ve sürekli kendi başınıza ormana gitmeyin uyarılarıyla karşılaştık.
Özellikle Ekim – Kasım dönemi yılanların kış uykusundan uyandıkları zamanmış.
Günde yüzlerce vaka ile karşılaşıyorlarmış. Çoğu insan ya ölüyor ya da sakat
kalıyor diye bizi ciddi ciddi uyardılar. Konu tabii yalnızca yılanlar değil.
Ormana girmenin bir sürü kuralı var. Uygun pantolon, uygun ayakkabı, uygun
ilaçları da yanınızda bulundurmanız şart. Aaa ne renkli, ne şeker kelebek
dediğiniz şey sizi kısmi felç edip hareketsiz bırakıp diğer hayvanlara bir
güzel yem edebilir. Ne Mehmet Ali ne de ben TV’de bile yılanlı, böcekli şeylere
bakamazken rehberle de olsa ormanlarda kendimizi heba etmenin bir anlamı olmayacağına
karar verdik. Bir de yanımızda Ada varken. Sonra işin yoksa pedagog pedagog gez
durumu toparlamak için.
Ormanda girip keşfedemediğimiz
vahşi doğayı daha kontrollü olan Botanik bahçesinde görme imkanımız oldu. Bir
çok hayvanı doğal ortamında burada da gördük ama en azından belirlenen kurallara
ve işaretli yollara uyulduğu takdirde hiç bir sorun olmayacağını da anladık
girer girmez.
Çok botanik bahçe gezdim
şimdiye kadar. Hiçbiri beni burası kadar etkilemedi. Her ağacı, her dalı, her
çiçeği 'taş devrinden bilgi çağına ışınlanmış insan' şaşkınlığıyla izledik. Fotoğraflarını
çektik, fotoğraflayamadığımızı hafızamıza kazıdık. Mutlaka ve mutlaka görmeniz
gerekiyor burayı.
AĞAÇ'IN KÖKÜ BOYUNDAN UZUN |
JARDİM BOTANİC |
AĞAÇ KÖKLERİ |
Botanik bahçesine taksi ile gittik. Siz de öyle yapın. Hatta dönüş için de taksiyi giderken ayarlayın. O civardan taksi bulmak çok zor. Şehir merkezine de yürümek çok kolay değil. Biz tecrübesizlikten bunların hiçbirini yapmadık tabii. Uzun süre bekleyip sonra nereye gittiğini bilemediğimiz bir belediye otobüsüne bindik. Binmedik otobüse attık kendimizi demek daha doğru. Otobüs şöförü, her ne kadar kullandığı aracın bir otobüs olduğunu unutup ona yarış arabası muamelesi yapıyor olsa da bizi Lebnon’a kadar getirdiği için minnet duyarak indik. Otobüs demişken Rio’nun beni çok şaşırtan dolmuşlarından da 2 cümle bahsedeyim. Rio’da dolmuşlar çokça kullanılan bir toplu taşıma aracı. Bütün plaj boyunca gidip gelen ve dolmuştan sarkarak ‘İpanema-Capacabana-Lebnon’ diye bağıran bir taşımacılık anlayışı var. Dolmuştan sarkan muavinle göz göze geldiğiniz anda ücreti söyleyip seni bindirmek için ikna etmeye çalışıyor. Dolmuşlar tıklım tıklım bu arada. Oturacak yer sayısı 10 insan sayısı en az 30. Bu da Rio’nun içinde barındırdığı tezatlarından bir örnek daha...
Rodrigo De Freitas
- Lagoon
Rio’nun tam ortasında
Rio’luların Lagoon dediği Ipanema, Leblon, Gavea, Botanik Bahçeleri, Copacabana,
Botafogo ve Humaita semtleri ile çevrelenmiş adı Rodrigo De Freitas olan bir
göl var.
Aslında bir tatlı su gölü olan Rodrigo De Freitas, Atlantik Okyanusu’nun
körfezden içeri girmesiyle giderek büyümüş ve bugünkü gibi garip bir şekil
almış. Güzel bir manzara var gölün kıyısında; turistlerin de ilgisini çeken bir
yer haliyle. Kafeler, bisiklet parkurları, koşu ve yürüyüş alanları çevrelemiş
gölün kıyısını. Gölde gezinti için kano ve pedallı su bisikleti kiralayan bir
sürü yer de var.
Lagoon’un bir tarafı İpanema ve
Lebnon’a dayanıyor demiştim ya, işte hep bu taraflarda dolaşmanız daha güvenli.
Yine de buralarda üzerinizde değerli eşya taşımamaya da özen gösterin.
Cüzdanınızdan para çıkarırken dikkatli olun, oturduğunuz yerlerde (neresi
olduğunun hiçbir önemi yok) çantanızı sandalyenizin arkasına asmayın. Bizim
başımıza hiç kötü bir olay gelmedi ama Patrica ve Joana ( Biri Lebnon’da diğeri
İpanema’da evi olan Brezilyalı arkadaşlar) her haberleşmemizde bunları ısrarla
söyledi. Rio güvenli bir şehir mi diye bana sorsanız, cevabım ‘galiba Rio kendi
halkı için daha tehlikeli bir şehir’ olur. Yada -neyseki-bizim başımıza kötü
olay gelmedi.
CORCOVADO'DAN LAGOON |
GÖL BİSİKLETLERİ |
Lapa- Santa Teresa
Rio’ya karnaval zamanında -yani
Şubat ayında- gitmiyorsanız Brezilya ritmi denen şeyi en güzel Lapa’da
yakalarsınız. Santa Teresa’nın etekleri olan Lapa Rio’nun red -light
district’i. Samba’nın merkezi de burası. Müzikaller, tavernalar, barlar... Yani
eğlence hayatı burada akıyor. Aşırı turistik ve bence erkek olmadığın sürece
ilginç bir yer de değil. Erkekler için bir not; plajların dışında Brezilya
poposunu da en iyi gözlemleyebileceğiniz yer burası.
Lapa civarındayken bence
Rio’nun en farklı ve değişik bölgesi Santa Teresa’ya da gidin. Hem Lapa’ya hem
de Santa Terasa’ya en doğru ve güvenli ulaşım taksi bu arada... Başka hiçbir
ulaşım şekli düşünmeyin bile.
Santa Teresa, yüksek bir tepede
çok güzel ve çok eski şatoların olduğu, bir dönemin Bohem hayatının izlerini
hala taşıyan, dar yollarının ortasından tramvay geçen, yeni bir şehir gibi
görünen Rio’nun en eski ve özenle korunmuş güzel bir yeri.
Tepeden Guanabara körfezine bakıyor burası. Manzarası da çok hoş. Burası sanki Rio’nun sanatçı tarafı gibi. Biz Rio’daki son günlerimizden birinde Santa Teresa’ya gittik. Büyük şaşkınlık içinde gezdik etrafı.
Mutlaka bahçede bir masada oturun ve yanınızdakiyle burası neresi oyunu oynayın. Biri sizi oraya ışınlasa oranın hangi ülke hangi şehir olduğunu tahmin oyunu. Nereye benziyor burası oyunu... Biz Mehmet Ali ile her yeni yerde çok eğlenceli de olan bu oyunu oynuyoruz. Santa Teresa sizi İspanya’nın ya da Fransa’nın bir yerinde hissettirebilir. Ama Rio’da asla..:)
Tepeden Guanabara körfezine bakıyor burası. Manzarası da çok hoş. Burası sanki Rio’nun sanatçı tarafı gibi. Biz Rio’daki son günlerimizden birinde Santa Teresa’ya gittik. Büyük şaşkınlık içinde gezdik etrafı.
O kadar gün kalıp hiç görmediğimiz bir Rio gördük. Sanat
galerinin olduğu, sanat filmlerinin gösterildiği küçük sinemaların olduğu, güzel binaların olduğu, sessiz
sakin bir mahalle burası. Çok hoş restoranlar var etrafta. Benim önereceğim
restoran Aprazivel. Belki de Rio’nun en iyilerinden biri...
SANTA TERESA'DA CAİPİRİHA KEYFİ |
Mutlaka bahçede bir masada oturun ve yanınızdakiyle burası neresi oyunu oynayın. Biri sizi oraya ışınlasa oranın hangi ülke hangi şehir olduğunu tahmin oyunu. Nereye benziyor burası oyunu... Biz Mehmet Ali ile her yeni yerde çok eğlenceli de olan bu oyunu oynuyoruz. Santa Teresa sizi İspanya’nın ya da Fransa’nın bir yerinde hissettirebilir. Ama Rio’da asla..:)
Rio Karnavalı
Rio’ya gidince Karnavalın
nerede yapıldığını, daha doğrusu yapılıyor olabileceğini hop diye anlarsınız. Daha
doğrusu anladığınızı sanırsınız bir süre Rio’da kalınca. Halbuki tahmininizde feci
şekilde yanılırsınız. Büyük çoğunluğun tahmini, Karnaval’ın plajlar civarında yapıldığı
şeklinde. Ama değil. Sambadrome adı verilen Lapa’ya yakın sayılabilecek bir
yerde yapılıyor. Normal şartlarda karnaval zamanı değilse asla gidilmeyecek,
gidilse de bir şey görülmeyecek bir yer. Ben baya bir hayal kırıklığı yaşadım
açıkçası. ‘Upuzun plajları takip eden uzun caddeler boyunca yapılıyordur bu
geçit töreni mutlaka’ diye düşünürken Sambadrome adı verilen, tuhaf, etrafında
stadyum gibi betondan oturulacak alanların olduğu, küçücük bir alanda
yapılıyormuş geçit töreni ve tüm karnaval. Acayip şaşırdığımı belirtmeden
geçmek istemedim.
Feira
Hippie- Semt Pazarı
Rio’nun en sevdiğimiz
şeylerinden biri de pazar günleri İpanema da kurulan, adı Feira Hippie olan bir semt pazarı oldu.
Sebze -meyve yok bu pazarda. Yerel sanatçıların
sokaklarda resimlerini sergilediği, bir sürü incik boncuk, terlik, plaj eşyası
gibi şeylerin satıldığı, yaşayan kültürü anlayabilmeniz için konsantre bir yer.
Pazar gezmeyi sevenler için de ayrıca eğlenceli. Gidin işte, uğrayın en azından...
FEİRA HİPPİ STANDLAR |
FEİRA HİPPİ PAZARI |
Plajlar
Rio aslında anlatması zor, yaşanması kolay bir şehir. Her aklıma geldiğinde
başka bir güzelliğini hatırlıyorum. Plajda olmak Rio’lu için bir yaşam biçimi
mesela. Bir rituel. Plaj onlar için hayatın ta kendisi. Yemek yedikleri, spor
yaptıkları, denize girdikleri, dans ettikleri, futbol oynadıkları yani
yaşadıkları yer. Herkes futbol konusunda Brezilyayı ayrı bir yere koyar ya.
Bence her spor burada ayrı bir öneme sahip. Bisiklete binmeyeni dövüyorlar burada.
Ya da koşmayanı, ya da paten kaymayanı. Tamam dövmeseler de sosyal ortamlarda dışlıyorlardır
kesin.
İPANEMA-LEBNON |
Sanki Anayasalarının
ilk maddesinde ‘Her Rio vatandaşı spor yapacak’ yazıyormuş gibi bir hal var bu
şehirde. Hayretler içinde kaldık. Plajlar öyle uzun ki herkesin kendini iyi
hissedeceği bölgeler oluşmuş zaman içinde... Bu bölgeleri de cankurtaran
kulelerinin olduğu yerlere numara vererek isimlendirmişler. Biz çoğunlukla Post
9’da takıldık.
ATLANTİK OKYANUSU |
Plajda sayısını tahmin
bile edemeyeceğimiz kadar voleybol ve futbol sahası var. Bir de anlattığım bir
iki kişinin ayak tenisi dediği orada ise adını bir türlü öğrenemediğim bir oyun
oynuyorlar voleybol sahalarında. Acayip olan voleybolu elle değil ayakla
oynamaları. Hatta el dışında nerenizle vurursanız vurun topa oluyor. Böyle estetik hareketleri, böyle top cambazlığını futbol maçlarında
göremezsiniz. Kızlı erkekli karışık da oynanıyor ve kızların top cambazlığında
erkeklerden aşağı kalır yanı yok bu arada. Tüm sporların çoğunlukla bikini ile
de yapıldığını ayrıca belirtmeden geçemeyeceğim. Artık kim neyi izlemek
isterse...
İPANEMA PLAJI |
Spor demişken futbolu
tereddütsüz ayrı bir yere koymak şart burada. Brezilyalı futbolcuların top
cambazı olmaları boşuna değil. Sabahtan akşama plajda top oyna, 12-13 yaşına
gelince de ayaklarını ellerinden daha iyi kullanır hale gel. Bu çocukların, bu
yaşam biçimiyle, futbolda iyi olmaktan başka seçeneği yok zaten. Belki de bu
sebeple futbolun mabedi sayılan bir ülke Brezilya.
Futbol, Mabed ve Rio
kelimeleri yan yana gelince otomatik olarak akla gelen Maracana Stadyumundan
bahsetmezsem ayıp olur galiba. Maracana Stadyumu dünyanın en büyük ve en efsane
stadyumu. Ayrıca bu şehrin milli müzesi gibi görülüyor. 2014 dünya kupası Brezilya’da
yapılacağından harıl harıl tadilat yapıyorlar statta. Bu yüzden içini gezmedik
ama Rio’nun her yerinden bir şekilde gördük stadyumu. Stadın girişinde büyük
bir heykel var. Bir elinde futbol topu diğer elinde dünya kupasını tutan bir
futbolcu heykeli. Pele’dir herhalde dedik. Efsane kaptanları Bellini’ymiş.
MARACANA STADYUMU |
Rio’ya gelmişken maça
da gittik tabii ki. Bi baktık iyi bir derbi var, hemen nasıl bilet ayarlarız
diye bakınırken otel yardımcı oldu ve hoop ertesi gün maçta bulduk kendimizi. Maçta
maçtı yani. Süper derbi. Sao Paula - Flamingo. Literatüre Maracana’yı dolduran
tek maç olarak geçmiş. Acayip bi şans oldu bizim için.
Rio’nun takımı Flamingo
tarafında oturduk ve tabii ki çok eğlendik.
Futbol tutkunu bir şehirde ve böylesine bir derbide olmak ayrıca hoşumuza gitti.
Futbola olan aşklarına ve futbolu yeme içme gibi doğal bir ihtiyaç olarak
görmelerine, hayatlarına bu kadar doğal dahil etmelerine hayran kaldık. Futbol
asla sadece futbol değil burada.
FLAMİNGO GOL SEVİNCİ |
Brezilyayı birbirlerine
bağlayan 3 değerin Futbol, Portekizce ve Diziler olduğu söyleniyor. Evet yaa meşhur
Brezilya dizileri..
Bir akşam İpanema’da
aşırı kalabalık ve aşırı popüler olduğu söylenen bir restoranına yemeğe gittik.
İnsan kalabalığının dışında, ortam sesi de oldukça yüksek. Kahkahalar, müzik,
karşındakinin sesini duyman imkansız bir halde yemek yemeğe çalışıyoruz. Sonra
kademeli olarak önce müzik sesinin kısıldığını fark ettik. Biz de gürültüye o
kadar alışmışız ki, aslında fark ettiğimiz şey birbirimizi duymamız oldu. Bir
sonraki anda etraftaki insan hareketliliği azaldı. Nooluyo diye anlamaya
çalışırken Brezilya’nın Aşk-ı Memnu’su sayılabilecek bir dizinin sezon finali
olduğunu öğrendik. Restorandaki müşterilerin ve garsonların gözlerini kırpmadan
TV’ye baktıklarını görünce bizde bakalım da anlayalım nooluyor ortalıkta dedik.
Garsonlar ellerinde tabaklarla kalakalmış, kimisi burnunu çekerek, kimisi
müşteriler için getirdikleri yemekleri bara bırakıp bir sandalye çekerek dizi
seyretmeye koyuldular. Hayat durdu birden. Şaka gibi ama tamamıyla gerçek bir
an.
İşte böyle bir yer
Rio. Kompleksiz, eğlenceli, güler yüzlü, sıcakkanlı, duygusal ve melez bir
ülke.
Son bir not; Biz bu
seyahate Ada’sız gitmemeyi hiç düşünmedik ama içimizde güvenlik nedeniyle de
hep bir kuşku vardı. Burası gönül rahatlığıyla çocukla gidilebilecek bir şehir.
Hele doğasının, hayvanlarının, denizinın, yemeklerinin, meyvelerinin, insanlarının
farklılığı çocuklar için unutulmaz olacaktır emin olabilirsiniz.
Rio’da
Yeme - İçme
Geldik Rio’da ne yenir
ne içilir konusuna...Rio yemek konusunda bayaaa
aşmış.
Canınız ne yemek
isterse hepsinin iyileri var burada. Ama deniz ürünleri ve et konusunu ayrı bir
yere koymak lazım.
Müthiş bir deniz ürünü
ve et sevdası var. Bir de güzel
yapıyorlar valla...
Yemekleri çok soslu.
İlk günlerde özellikle palmiye ve hindistan cevizi yağı bizi biraz sarsmış olsa
da alıştık bir zaman sonra. Yine de yeni bir şeyler denerken az soslu şeyler
seçmeye gayret ettim ben.
Churrascarias’lar
Eğer et seviyorsanız
Churrascarias (Şuhaşkarya diye
okunuyor merak edenler için) dedikleri steak house’ları deneyin.
PORCAO İPANEMA |
Biz Rio’nun en meşhur Churrascarias’larından biri olan Porcao’yı
çok beğendik. Kaldığımız otelin hemen arka sokağındaydı. Aklınıza gelebilecek her türlü eti odun ateşinde pişirip tepsiyle masanıza
getiriyorlar ya da masa masa dolaştırdıkları kocaman bir bütün etten
istediğiniz kadar keserek tabağınıza koyuyorlar. Şöyle de ilginç bir servis
mantığı var Churrascarias’larda. Her masada kartlar ya da silindir şeklinde renkli şeyler duruyor. Bunu yeşili gösterecek şekilde
çevirirseniz "Ne doyması yaa, daha yeni başladık yemeğe",
sarıda tutarsanız "Dur, daha tam
emin değiliz doyduk mu doyamadık mı, azıcık bir yavaşlayalım", kırmızı ise
anladınız işte "Yiyecek halim kalmadı, patlayacağım şimdi.." anlamına
gelir. Başka Churrascarias’larda bunun kart
versiyonunu da gördük. Ön yüzü kırmızı arka yüzü yeşil.
'NE DOYMASI YAA..' |
Her türlü et demem
boşuna değil, buna balık ve deniz ürünlerini de dahil edin lütfen. Bu arada dana
etleri çok başarılı değil. Deniz ürünleri ise zirvede.
Yine de et severleri
çok memnun eder kesinlikle. Ben dana etleri iyi değil tespitini, sonrasında
Arjantin’e gitmiş ve orda 1 hafta boyunca her gün et yemiş biri olarak
söylüyorum. Yani aslında o beğenmediğim Brezilya Churrascarias’ları bile
Türkiye’deki etleri siler atar. Bu arada yalnızca odun ateşinde pişen etler
değil çok enteresan domuz keçi ve koyun etiyle yapılan yahnileri var. Ben yahni
türü et yemekleri çok sevmem ama yine de tadına baktım. Yahni konusunda fikrim
değişmedi ama eğer siz bir yahni-severseniz Brezilyanın geleneksel yemeği
Feijoada’yı deneyin derim.
En iyi Churrascarias’lar
Porcao: Kaldığınız yere en yakın Porcao’yu sorun. Başka da bir
yere gitmeyin bence. Rio’da 3-4 tane var yanılmıyorsam.
Espanada Grill : İlla başka yer de denemek istiyorum
diyorsanız burası da gayet güzel. Biz ilk buraya gittik. Sonra Porcao deneyimi
yaşadık. Valla Porcao en iyisi ama Rio restoranlarının da en pahalısı.
http://www.esplanadagrill.com.br
http://www.esplanadagrill.com.br
Botequim
Churrascarias’ların
dışında Rio’da Botequim adı verilen atıştırmalık barlar var. Çok değişik atıştırmalıklar var bunlarda. Örneğin Palmiye kalbini (Bizim
enginar kalbine benziyor tadı) kızartıp, fırınlayıp, çeşit çeşit pişirerek
yiyorlar. Bence çok da lezzetli.
Cassava diye bir
atıştırmalıkları daha var. Patates kızartmasına benzer bir şey. Tropikal bir
kök bitkisi. Manyok’ta diyorlar. Manyak bişi. Çok sevdim. Deneyin siz de... Bu
bitkiden öyle çok şey yapıyorlar ki şaşırdık.
Bir de bir tür ızgara peynirleri
var çok lezzetli bulduğum ‘Queijo Coelho’ diyorlar buna. Bunu da
oturup bir yerde bira, ‘Caipirinhas’
‘Batidas’ gibi Brezilya’ya özgü içkileri içerken cassavalarla birlikte hemen
sipariş edin derim. Son bir önerim daha olacak; çok tipik bir Portekiz
atıştırmalığı olarak Bolinho de Bacalhau’yu da deneyin. Kızarmış balık topları.
İçkiyle birlikte harika gidiyor. Hemen hemen tüm Botequim’lerde var bunlar.
En iyi Botequimler
Academia Cachaça: Burada açlık durumunuza göre bahsettiğim yahniyi (Feijoada) ve adı
Escondidinho olan küçük bir toprak kapta servis edilen üzeri peynir graten içi
tiftik edilmiş ya da kıyılmış kuru etle yapılan bir yemeği deneyebilirsiniz.
Harika yapıyorlar valla. Çok lezzetli.
Jobi : Lokal Portekiz mutfağını denemek, Chopp bira içmek (draft
beer deneyin mutlaka) yorulunca dinlenmek iş çıkışı Rio’lu ne yaparı görmek
için süper bir yer. Lagoon’un Lebnon tarafında. Hafta içi akşamları ve hafta sonları
uzun kuyruklar var.
Bracarense : Lebnon’da güzel bir bar. Dışarısında küçük masaları
var ve akşamları gayet neşeli bir yer oluyor. Bir de çok acayip mezeleri…Garip
garip ama lezzetli bir sürü şey sipariş ettik, çoğunu da severek yedik.
http://www.bracarense.com.br
Gula Gula: Öğle yemeği için daha uygun bence. Kişler,
salatalar, atıştırmalıklar çok başarılı. Hem İpanema’da hem de Lebnon’da
yerleri var.
BOLİNHO DE COUVE |
BOLİNHO DE CARNE |
Celeiro: Burası yalnızca öğlenleri açık olan süper bir salata
bar. Lebnon’da. Lebnon’un restoranlarıyla ünlü caddesi Dias Ferriara’da
dolaşırken karşınıza çıkar mutlaka. Bir öğlen denk gelirseniz iyi bir tropik salata
fırsatını kaçırmayın. İlginç oluyor ‘Bu ne ya, acaba diye salata didiklemek,
bunun tadı biraz marula mı benziyor canım, yok yok salatalıkla kabak arası bir
şey galiba diye illa bir şeye benzetmeye çalışmak :) Salataların
dışında tatlıları da çok değişik. Nasılsa salata yiyorum diyerek dalın tatlılara.
Meyve Suyu Barları
Rio’nun en hayat kurtarıcı
yerleri ise Meyve suyu Barları. İpanema ve Lebnon’a yayılmış yüzlerce bar var.
Taze sıkılmış meyve suları ve sandviçleri ile ünlü buralar. En ünlüleri BB
Sucos ve Polis Sucos, Balade Mix ve Natural Polis. Taksim meydanındaki
Kızılkayalar, Bambi gibi büfeler... Her yerde göreceksiniz gezerken bu
kioskları. Buralarda çok güzel dondurmalar da var. Dondurmadan çok sorbet’ye
benziyorlar. Mango ve Coco’luyu deneyin bence.
TİPİK MEYVE SUYU KİOSKLARI |
Restoranlar
Gero: İyi bir İtalyan
restoranı. Oldukça şık. Et ve deniz ürünü bunalttıysa makarna yemek
için gidilir.
http://www.fasano.com.br/gastronomia/restaurante/24
http://www.fasano.com.br/gastronomia/restaurante/24
Carlota: Burası da güzel bir
İtalyan. Baştan söyleyeyim, Rio’daki tüm restoranlar aşırı pahalı. İstanbul’un
en pahalı restoranında yemek yer gibi para ödüyorsunuz sıradan sayılabilecek
yemeklere ve restoranlara. Bir iki gün içinde hesaplara öyle bir alışıyorsunuz
ki herhangi bir yerde adam başı 150 TL verince aa iyiymiş burası diyerek mutlu
oluyorsunuz, öyle pahalı bir şehir.
http://carlota.com.br
http://carlota.com.br
Delirium: Burası bir restorandan
ziyade bir bar. Dünyanın en zengin bira çeşidinin olduğu barlarından biriymiş.
Biranın yanında istiridye ve midye tabağı sipariş edilecek ve delirilecek. Başka
bi’şey demiyorum.
DELİRİUM CAFE |
Capricciosa: Rio’da yediğimiz en
iyi pizza burada. Bir de açık büfe alanı var. Patlıcan, kabak kızartma üzeri
sarmısaklı sos, közlenmiş biber, zeytinyağlı enginar, roka salatası, domates,
peynir tabağı gibi şeyler görünce gözümüz döndü, gözlerimiz doldu mu deseydim
acaba? Yıllardır İstanbul’dan uzak, memleket hasreti çekiyormuşcasına sıfır
tropik olan yemeklere saldırdık. Zavallı Ada, hiç sevmediği kabak ve patlıcanı
görünce nasıl mutlu oldu anlatamam.Şarküteri / Açık büfesi çok başarılı.
http://www.capricciosa.com.br
http://www.capricciosa.com.br
CAPRİCCİOSA AÇIK BÜFE |
Aprazivel: Santa Teresa’da bir gurme
restoran. Değişik bir bölgenin farklı bir restoranı. Kendinizi Toskana
vadisinde ya da İspanya da bir yerde hissettiren güzel bir yer.
http://www.aprazivel.com.br/aprazivel.htm
http://www.aprazivel.com.br/aprazivel.htm
Sobrenaturel: Santa Teresa’da, deniz ürünleriyle
meşhur baştan çıkarıcı bir yer. Tavsiye ediyorum.
http://www.restaurantesobrenatural.com.br
http://www.restaurantesobrenatural.com.br
Biz de esimle, aralik basi Brezilya- Arjantin turu yapmayi planliyoruz...Arastirmalarimda yazilarinizin cok faydasi oldu, cok guzel yazmissiniz.
YanıtlaSilRio de Janeiro icin otel tavsiyeniz varsa, paylasabilirseniz cok sevinirim...
Nilufer
Begendiginize sevindim:) Tavsiyem Copacabana'da kalmak yerine İpanema-Lebnon bölgesinde kalmanız. Copacabana'da cok otel var ve fiyatları da İpanema'ya göre uygun ancak bence özellikle akşamları pek güvenli değil. İpanema'da Best Western Plus Sol İpanema (Biz burada kaldık ve gayet güzel bir otel) İpanema İnn , Mar İpanema ve Caesar Park Ipanema kalınabilecek oteller. Wifi, fiyat, oda seceneklerine göre size uygun birini tercih edebilirsiniz. Şimdiden iyi tatiller. Harika bir yere gidiyorsunuz:)
SilCoook tesekkurler iyiki yazdiniz ayni ucgeni bende yapiyorum 21 Ekim 5 Aralik oyle faydali olduki yazdiklariniz
YanıtlaSilMutlu seyahatler
Arzu
merhaba, yazdıklarınız çok faydalı oldu doğrusu, biz de aynı bölgeye gidiyoruz 20 günlüğüne :) rio'da biz de yerel tur düşünüyorduk acaba verebileceğiniz bir tur adı var mı? teşekkürler.
YanıtlaSilipek
mrb ya yanlız gitmeyi düşünüyorum portekizcemde çok az var acaba bi sıkıntı yaşarmıyım? cvp ltf..
YanıtlaSilYazınız gerçekten muhteşem.Biraz daha inceleme fırsatı buldum Rio'yu.Benim kız arkadaşım orada.Evlenmeyi düşünüyoruz.Artık hayatımın geri kalanını Rio'da geçireceğim için ki siz gezdiniz,gördünüz,tanıdınız sizce bir Türk'e uygun mu orada yaşamak ?
YanıtlaSilKaleminize, kameranıza sağlık. Yarın yola çıkıyoruz Rio'ya ann-baba-çocuk olarak.
YanıtlaSilBaşka hiçbir araştırma yapmamıza gerek kalayacak enfes bir gezi yazısı.
Sağolun, varolun...
ben arjantinde yaşayan bir türk olarak yazınız çok faydalı oldu..bu hafta riodatım beklerim :))))
YanıtlaSilİyi günler Ceylan hanım
YanıtlaSil25/07/14-03/08/14 tarihleri arasında Bloğunuzdan aldığım Rio gezme tozma notlarını print ederek yola çıktım.İlk 4 gün Lapa çevresindeki Granada otelde kaldım.Benim geziden anlayışım birinci derecede doğal güzellik ikinci derecede ise yemek kültürüdür.Dolayısıyla Santa Teresa'da bulunan ve siz önermeseniz, dış görünümündeki salaşlığından asla içeri adım atmayacağım Sobrenatural restorana gittim.Ve burda belki de şimdiye kadar yediğim en güzel ''Baby Octopus'' ve diğerlerinin tadına baktım.Ertesi gün yine aynı bölgede Aprezivel restorana gittim ki Yediğim ''Medalion'' ve manzara müthişti.
Geceleri sizin de güvenlik önerinizle gizli ceplerimde sadece pasaport f.kopisini taşıyarak dolaştım.Ancak sevindirici olan geceleri Lapa'da bulunan Carioca de Gema ve Rio Scenarium çevrelerinde yaklaşık 20-22 polis aracı her birinde 3-4 polisle caydırıcı olarak bekliyordu,problem yaşamadım.Ayrıca şehir merkezindeki 1760 lardan kalma otantik Confetaria Colombo pastaneside mükemmeldi.
Kalan 4 günde Copacabana ile İpanema'nın birleşme sınırında Copacaban Praia otelinde konakladım ve yine sizin önerdiğiniz Porcao,Jobi ve muhteşem hafiflikte ve lezzette Celeiro'ya ve bulunduğu semte hayran kaldım.
Size objektifliğiniz,kültürünüz,görgünüz ve daha da güzeli bunları bizlerle paylaştığınız için çok teşekkür (obrigado) ederim.
Saygılarımla
denizhyetkin@hotmail.com
denizhyetkin@gmail.com
Güzel ve bilgilendirici bir yazı ama büyük bir hata içeriyor. Brezilya'nın en büyük ve kalabalık şehri Rio değil Sao Paulo'dur.
YanıtlaSilBrezilya’nın en büyük 2. şehri. Dünyada da adından en çok söz edilen şehirlerden biri. Bence adından söz ettirmesi de hiç boşuna değil. Gideni bağlıyor, kendine aşık ediyor aşırı rahatlığıyla... Hem büyük bir şehir, hem değil, hem çok zengin hem çok fakir, hem herkes gevşek ve kolunu kıpırdatmaktan aciz hem de herkes koşuyor, hem çok uyuyor, hem çok uykusuz. İlginç ...
YanıtlaSilDİYE DEVAM EDİYO, SEN DİKKATLİ OKUMAMIŞIN AHMET KARDEŞ
beyfendi olayı abartmış biraz kodaman takımından fiyatlar senin için önemli olmayabilir ama gezginlerden alacağımız en iyi bilgilendirmeler fiyatlarla olur onlar eksik kalmış keşke bilgilendirseydin
YanıtlaSilMerhaba, öncelikle yazınız için teşekkürler. Biz de eşimle bayram için gitmeyi planlıyoruz, hangi otelde konakladınız acaba?
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSiloldukça yararlı,tesekkurler.10 gün sonra ordayız 3 aylığına;))
YanıtlaSilYAZINIZ BAYA AYDINLATTI, 2018 ŞUBATTA RİO DA KARNAVALDA OLACAĞIM, ŞİMDİDEN NE YİYECEĞİMİ, NEREYİ GÖRECEĞİMİ PLANLADIM SAYENİZDE. TEŞEKKÜRLER.
YanıtlaSil