05 Ekim 2012

Güney Fransa-Cannes


Seyahat etmek beni en mutlu eden şey. Gitmek fikriyle başlayan bir heyecan benimkisi. Gittiğim yer neresi olursa olsun mutlaka seveceğim bir şey bulmak konusunda üstüme yok. Mehmet Ali’nin çok istediği bir program vardı. Provence gezisi. Her lavanta tarlası gördüğümüzde, her Provence’da geçen bir film izlediğimizde ‘eee ne zaman gidiyoruz’ diye bakarız birbirimize.
Bir Nat Geo Adventure programı sonrası ‘hadi artık gidiyoruz Provence’a’ diyerek bir program yapmaya koyuldum.
Provence ve Cote D’Azur’un tamamını hakkıyla gezmek için en az iki hafta ayırmak lazım aslında. Biz ise daha dar bölgesini gezeceğimiz bir haftalık bir plan yaptık. Nice üzerinden Cannes’a geçip Nice’e kadarki tüm şehir ve kasabaları, Nice’in biraz daha yukarılarını gezdik arabayla. Daha önce iş ve farklı amaçlarla Cannes – Nice - Monaco seyahatlerimiz olmuştu ama bunu özel kılan, o bölgeyi köşe bucak, sallana sallana, istediğimiz yerlerde dura dura, plan program yapmadan, saati unutarak, hatta günleri unutarak yapmak oldu…Üstelik seyahat etmekten en çok keyif aldığım kişiyle beraber...Düşüncesi bile hadi yine gidelim dedirtiyor bana.
Tatilimize Nice’e uçup kiraladığımız arabayla Cannes’a giderek başladık. Cannes çok küçük bir şehir. Aslında Cote d'Azur’daki tüm şehirler çok küçük ve birbirine çok yakın mesafede. Örneğin Nice’e uçup Cannes’a araba ile 30-40 dk. içinde ulaşabiliyorsunuz. Cannes ya da Nice’te kalmak üzere program yapıp araba kiralayarak civardaki tüm şehir ve kasabaları günübirlik gezebilirsiniz.
Her gittiğimiz şehir ve kasaba aslında bir gece de olsa orada kalmayı hak edecek kadar güzel ve özeldi ama kendinizi sıkmayın. Çok beğendiğiniz yere ertesi gün tekrar giderseniz.


Festivaller ve Plajlar Şehri Cannes

Festivaller ve plajlar. Cannes denince aklıma gelen iki şey. Fransa'nın güneyinde Cote d'Azur'da yer alan ve galiba Cote d'Azur’un en meşhur şehri.

Film festivali, kumarhaneleri, deniz ürünleri restoranları ve beş yıldızlı otelleri sanırım burayı tanımlamak için yeterli. Her yıl Mayıs ayında düzenlenen Uluslararası Cannes Film Festivali şehre canlılık katan, hatta şehrin ana gelirini oluşturan en önemli etkinlik. Cannes için festivaller şehri de deniliyor. Hepsi film festivali kadar meşhur olmasa da yılın her ayı mutlaka uluslararası bir fuar ve etkinlik takvimi var. Şehrin önemli gelir kaynaklarından birinin festival turizmi olduğu söyleniyor. Ama film festivali, şehri kış uykusundan uyandıran, sokaklara döken en büyük olay. Özetle hayat bir festival gibi akıyor Cannes’da.

Cannes’ı dünya jet sosyetesinin vazgeçilmesi yapan hikaye ise çok eskilere dayanıyor. İngiliz aristokratı olan Lord Brougham, 1800’lerin ortalarında verem olan kızının tedavisi için Nice’e doğru yola çıkıyor ancak karantina önlemlerinden dolayı Nice’e alınmıyor. O da o zamanlar küçük bir balıkçı kasabası olan Cannes’e sığınıyor. Kızının bu balıkçı kasabasının temiz havası, güzel iklimi sayesinde iyileşmesinden sonra kendisine burada bir malikane yaptırıyor ve yakın dostlarını burada ağırlamaya başlıyor. Buranın kulaktan kulağa yayılan ve dünyaca tanınan bir yer olmasını sağlayan hikayesi bu şekilde başlıyor. Coco Chanel’in bronz teni ile poz vermesiyle ise Cannes’ın denizi, kumu ve plajları birden dünya jet sosyetesinin vazgeçilmezi haline geliyor.

Cannes’a bu bilgileri hatırlayarak başladık. Bahar mevsimi her yerde güzeldir ama Cote d'Azur’da bir başkaymış. Mor salkımlar, begonviller, yaseminler ve onlarca farklı renkte bezenmiş bir şehirle karşılaştık haliyle. Göz alabildiğine uzanan Cannes plajlarının tadını yalnızca soğuk ülkelerden geldiğini tahmin ettiğimiz turistler çıkarıyordu.




Otele yerleştikten hemen sonra şehri keşfe çıktık. Planımız 1-2 günümüzü Cannes’de geçirip sonraki 3 gün araba kiralayarak Cote d'Azur’u gezmek daha sonra 3-4 gün Nice’e geçip yine arabayla küçük kasaba ve köyleri gezmekti. Tam da bu planı uyguladık.

Cannes’ı hissetmek, geniş kaldırımlarını, dar sokaklarını, plajlarını, mor salkımlarını, sahil boyunca devam eden palmiyelerini görmek için yürümeyi tercih edin. Cannes aslında Eski ve Yeni Cannes olarak iki ayrı bölümden oluşuyor. Yeni Cannes, çok lüks mağazaların, otellerin, restoranların olduğu, alışveriş meraklılarının gözünü burada açtığı ve bir ucundan diğerine 20 dakikada yürünen La Croisette Caddesi. Eski Cannes ise Le Suquet denilen şehrin tepesinde bulunan mahalle.

Otelimiz La Croisette’te olduğu için biz de gözümü hep alışveriş caddesinde açıyorduk açıkçası. Bu cadde, plajların hemen önündeki büyük uzun ve palmiyelerle dolu sembolik caddesi. Film festivalinin yapıldığı Palais des Festivals’de kırmızı halılı merdivenleri de burada. 300 kadar yıldızın, el izinin yer aldığı Allée des Etoiles’i, yani Yıldızlar Kaldırımını da unutmamak gerek. Cannes’da en çok fotoğrafın çekildiği yerler de buralardır sanırım.


La Croisette-Carlton İnternational

Klişeler Cenneti
Cannes simgesi La Croisette, zenginliğin tarifinde yer alan her türlü klişenin bir arada olduğu bir yer. Sıra sıra dizili dev yatlar, arkasında fotoğrafçı ordusuyla gezentiye çıkan ünlü mankenler, kapıları martı kanadı şeklinde açılan arabalar, 3 oda bir salon beyaz limuzinler, santimetresi 10.000 USD’ye gelen parlak gece çantalı kadınlar, avuç içine sığan küçük beyaz köpekler ve bütün bu zenginliğin güvenliğinden sorumlu siyah takım elbiseli korumalar… Capcanlı bir klişeler cenneti burası.

La Croisette caddesinden sonra arka paralelindeki Rue Antibes ve Rue Hoche alışveriş yapmak isteyenlerin uğraması gereken yerler bence. Lüks markaların yanı sıra, küçük küçük bir çok mağaza ile karşılaşacaksınız.

Ben Cannes’ı alışveriş yapılabilecek bir şehir olarak görmedim açıkçası. Normalde pahalı olan her şey Cannes’da 2 katı daha pahalı. Zaten Cannes’da insanı yeme-içme ve gezme dışında motive eden başka bir şey yok. Bence alışveriş çağrıştıran ya da alışverişe teşvik eden bir şehir değil. Yemeğe - içmeye teşvik ediyor daha çok.Biz de şehrin bize söylediği şeyi yaptık, bir iki deneme/yanılmadan sonra kendimize harika restoranlar bulup yedik ve içtik bol bol.

Da Laura
Cannes’da o kadar çok restoran seçeneği var ki seçim yapmak çok zor. Ama en yanıltıcı şey hepsinin iyi olabileceği düşüncesi. İyisini bulmak hiç kolay değil. Biz çok zorlandık ya da. İlk günümüzün akşamında yediğimiz kötü yemekten sonra, etrafı daha bir alıcı gözle gezerek yemek için iyi restoran avcılığı yapmaya başladık. En sonunda Da Laura’ya keşfettik. Mükemmel bir İtalyan restoranı. Günün hangi saati giderseniz gidin aşırı kalabalık. Ya biraz bekleyeceksiniz ya da bir gün sonrası için rezervasyon yapacaksınız.

Cannes’ın Old Town diye adlandırılan Le Suquet bölgesi Cannes’ın tepesinde yer alıyor. Oraya çıkarken daha doğrusu tırmanırken Cannes’ı farklı bir şekilde görme imkanınız da oluyor. Le Suquet için Saint-Antoine Sokağı'ndan yukarı doğru yürüyebilirsiniz. Eski şehre çıkışın birden fazla yolu var. Yönlendirme tabelaları kafanızı karıştırıyor olsa da siz bir şekilde yolunuzu buluyorsunuz. Yukarı çıkarken neredeyse tüm sokaklarda hediyelik el işi eşyalar, lavanta, çiçek esansları, kokulu yağlar, sabun, zeytinyağı gibi bölgeye özel ve oldukça turistik küçük küçük bir çok dükkana rastlıyorsunuz. Ne kadar turistik olduğunu bilseniz de lavantalardan, çiçek esanslarından ve sabunlardan geri duramadım ben açıkçası. Tepeye çıkıp Castre Meydanı'na vardığınızda Notre Dame de l'Esperance Kilisesi'nihemen göreceksiniz. Tepeden bakıldığında çok güzel görünen bir şehir Cannes. Aşağıdaki algısı fazla züppe ve snob iken yukarı çıkınca çok naif, olağanüstü bir doğa harikası hissi uyandırdı bende. Burada çok keyifli vakit geçirdik. 



Şehir merkezine inerken bir gün önce gördüğümüz ve Le Suquet’in hemen altında kurulan Marche Forville pazarına gittik. Bu pazar sabahtan öğlene kadar sebze, meyve, et balık gibi her türlü yiyeceğin satıldığı bir pazar. Her zamanki gibi pazardan meyvelerimizi alıp yolda yiyerek yürümeye devam ettik. 

Marche Forville
Cannes’da göz atabileceğiniz bir diğer sokak Rue Meynadier. Araç trafiğine kapalı ve eğlenceli bir sokak burası. O civardayken Cannes’in en hoş butik pastanesine LeNotre’a uğrayıp olağanüstü tatlı ve pastalarından tatmalısınız. Her gün iki defa uğrayarak neredeyse her şeyin tadına baktık burada. Sonuç 2 kilo + unutulmaz lezzet. Benim gibi delirip her gün yemeyin ama mutlaka gözünüze kestirdiğiniz bir tatlıyı yiyin orda.


LeNotre
Cannes aslında 1 günde gezilebilecek kadar küçük. Tüm ara sokaklara girelim çıkalım derseniz 2 günde bitirebileceğiniz bir yer . Cannes’da geçirdiğimiz 2 günden sonra arabaya atlayıp daha önceden belirlediğimiz planı uygulamaya başladık.

Mekan Önerileri
  • La Croisette
  • Palais des Festivals
  • Cannes Plajları
  • Allée des Etoiles (Yıldızlar Kaldırımı)
  • Rue Antibes - Rue Hoche
  • Rue Meydanier
  • Le Suquet
  • Castre Meydanı
  • Notre Dame de l'Esperance Kilisesi
  • Marche Forville (Pazar)
Otel önerileri

Cannes’da oteller merkezi bölgelerde çok pahalı. Şehrin biraz daha uzak sahillere dağılmış uygun fiyatlı oteller bulmak mümkün. Bunun dışında kalabalık gidiyorsanız çok güzel villalar kiralayıp hem şehrin içinde hem de makul fiyata kalınabilir.

Carlton International: 5 yıldızlı ikonik Cannes oteli. Tüm film yıldızları bu otelde kalıyor festival zamanı. Film yıldızı olmayanlar da özel yatları ile özel plajına gelerek otele giriş yapıyor. Festival zamanı yer bulmak mümkün değil. Kışın Cannes’a giderseniz oldukça makul fiyata yer bulmanız da mümkün Carlton’da. http://www.ichotelsgroup.com/intercontinental/en/gb/locations/cannes-carlton

Splendid Hotel: Bence hem şık hem La Crosette’de hem de fiyatı Carlton’a göre çok uygun. 

Le Grand Hotel: Burası az odalı ve müthiş bir otel. La Crossette’te. Çok konforlu ve modern tasarlanmış odaları var. Bahçesi de her odanın gördüğü deniz manzarası da çok güzel.

Brimer Hotel: Cannes’ın merkezinde her yere çok yakın. Rue Antibes’de. Yeri çok iyi. Fiyatı çok uygun. Konfor vs. beklemeyenler için ideal bir otel.http://www.booking.com/hotel/fr/hotelbrimercannesfr.tr.html?aid=318670;label=hotel-51199-fr-NAAhS2njq7Mv8CHU_rRjQgS5661507967;ws=&gclid=CLSQvcja2rICFYON3godPw0AKw


Restoran Önerileri

Da Laura: Çok harika bir İtalyan restoranı. Her gün tahtaya  yazılan günlük menüsü dışında standart menüsü de var.
Her zaman çok kalabalık. Ya rezervasyon yaptırın ya da beklemeyi göze alın.

Aux Bons Enfants: Burası Marche Forville’in (pazar) yakınında  3 kuşaktır aynı ailenin işlettiği bir restorn. Ne telefonları var ne web siteleri. Ama müthiş yemekleri var. Provence mutfağı. Günlük balık, deniz ürünleri, et yemekleri ve hepsi de pazardan günlük alınarak yapılıyor.

Mantel: Le Suquet civarında yemek yiyeceğiniz en doğru yer galiba. Tipik Akdeniz mutfağı burası. www.restaurantmantel.com

Bistro Le Canallies: Cannes’da yaşayan yerel halkın tercih ettiği bir yer. Günün her zamanı gidebilirsiniz. http://bistro-lescanailles.com/

Beach: Hotel 3.14’in plajdaki restoranı. La Crosette’te. Buradaki plajlar yan yana bir çok restoranla dolu. Biz 3.14’ün Beach restoranın da yemek yedik. Gayet güzel bir restoran. Yanındakileri denemedik ama birbirlerinden farkı olmadığını düşünüyorum. http://www.314cannes.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder