Seyahat
etmek beni en mutlu eden şey. Gitmek fikriyle başlayan bir heyecan benimkisi.
Gittiğim yer neresi olursa olsun mutlaka seveceğim bir şey bulmak konusunda
üstüme yok. Mehmet Ali’nin çok istediği bir program vardı. Provence
gezisi. Her lavanta tarlası gördüğümüzde, her Provence’da geçen bir film
izlediğimizde ‘eee ne zaman gidiyoruz’ diye bakarız birbirimize.
Bir Nat
Geo Adventure programı sonrası ‘hadi artık gidiyoruz Provence’a’ diyerek bir
program yapmaya koyuldum.
Provence
ve Cote D’Azur’un tamamını hakkıyla gezmek için en az iki hafta ayırmak lazım
aslında. Biz ise daha dar bölgesini gezeceğimiz bir haftalık bir plan yaptık.
Nice üzerinden Cannes’a geçip Nice’e kadarki tüm şehir ve kasabaları, Nice’in
biraz daha yukarılarını gezdik arabayla. Daha önce iş ve farklı amaçlarla Cannes
– Nice - Monaco seyahatlerimiz olmuştu ama bunu özel kılan, o bölgeyi köşe
bucak, sallana sallana, istediğimiz yerlerde dura dura, plan program yapmadan,
saati unutarak, hatta günleri unutarak yapmak oldu…Üstelik seyahat etmekten en
çok keyif aldığım kişiyle beraber...Düşüncesi bile hadi yine gidelim
dedirtiyor bana.
Tatilimize
Nice’e uçup kiraladığımız arabayla Cannes’a giderek başladık. Cannes çok küçük bir şehir. Aslında Cote
d'Azur’daki tüm şehirler çok küçük ve birbirine çok yakın mesafede. Örneğin
Nice’e uçup Cannes’a araba ile 30-40 dk. içinde ulaşabiliyorsunuz. Cannes ya da
Nice’te kalmak üzere program yapıp araba kiralayarak civardaki tüm şehir ve
kasabaları günübirlik gezebilirsiniz.
Her gittiğimiz şehir ve
kasaba aslında bir gece de olsa orada kalmayı hak edecek kadar güzel ve özeldi
ama kendinizi sıkmayın. Çok beğendiğiniz yere ertesi gün tekrar giderseniz.
Şehir merkezine inerken bir gün önce gördüğümüz ve Le Suquet’in hemen altında kurulan Marche Forville pazarına gittik. Bu pazar sabahtan öğlene kadar sebze, meyve, et balık gibi her türlü yiyeceğin satıldığı bir pazar. Her zamanki gibi pazardan meyvelerimizi alıp yolda yiyerek yürümeye devam ettik.
Festivaller ve Plajlar Şehri Cannes
Festivaller
ve plajlar. Cannes denince aklıma gelen iki şey. Fransa'nın güneyinde
Cote d'Azur'da yer alan ve galiba Cote d'Azur’un en
meşhur şehri.
Film festivali,
kumarhaneleri, deniz ürünleri restoranları ve beş yıldızlı otelleri sanırım burayı tanımlamak için
yeterli. Her yıl Mayıs ayında düzenlenen Uluslararası Cannes Film Festivali şehre canlılık katan, hatta şehrin ana gelirini
oluşturan en önemli etkinlik. Cannes için festivaller şehri de deniliyor. Hepsi
film festivali kadar meşhur olmasa da yılın her ayı mutlaka uluslararası bir
fuar ve etkinlik takvimi var. Şehrin önemli gelir kaynaklarından birinin festival
turizmi olduğu söyleniyor. Ama film festivali, şehri kış uykusundan uyandıran, sokaklara
döken en büyük olay. Özetle hayat bir festival gibi akıyor Cannes’da.
Cannes’ı dünya jet sosyetesinin
vazgeçilmesi yapan hikaye ise çok eskilere dayanıyor. İngiliz aristokratı olan
Lord Brougham, 1800’lerin ortalarında verem olan kızının tedavisi için Nice’e
doğru yola çıkıyor ancak karantina önlemlerinden dolayı Nice’e alınmıyor. O da o
zamanlar küçük bir balıkçı kasabası olan Cannes’e sığınıyor. Kızının bu balıkçı
kasabasının temiz havası, güzel iklimi sayesinde iyileşmesinden sonra kendisine
burada bir malikane yaptırıyor ve yakın dostlarını burada ağırlamaya başlıyor.
Buranın kulaktan kulağa yayılan ve dünyaca tanınan bir yer olmasını sağlayan
hikayesi bu şekilde başlıyor. Coco Chanel’in bronz teni ile poz vermesiyle ise Cannes’ın
denizi, kumu ve plajları birden dünya jet sosyetesinin vazgeçilmezi haline
geliyor.
Cannes’a bu bilgileri
hatırlayarak başladık. Bahar mevsimi her yerde güzeldir ama Cote d'Azur’da bir
başkaymış. Mor salkımlar, begonviller, yaseminler ve onlarca farklı renkte
bezenmiş bir şehirle karşılaştık haliyle. Göz alabildiğine uzanan Cannes
plajlarının tadını yalnızca soğuk ülkelerden geldiğini tahmin ettiğimiz
turistler çıkarıyordu.
Otele yerleştikten
hemen sonra şehri keşfe çıktık. Planımız 1-2 günümüzü Cannes’de geçirip sonraki
3 gün araba kiralayarak Cote d'Azur’u gezmek daha sonra 3-4 gün Nice’e geçip
yine arabayla küçük kasaba ve köyleri gezmekti. Tam da bu planı uyguladık.
Cannes’ı hissetmek, geniş
kaldırımlarını, dar sokaklarını, plajlarını, mor salkımlarını, sahil boyunca
devam eden palmiyelerini görmek için yürümeyi tercih edin. Cannes aslında Eski
ve Yeni Cannes olarak iki ayrı bölümden oluşuyor. Yeni Cannes, çok lüks
mağazaların, otellerin, restoranların olduğu, alışveriş meraklılarının gözünü
burada açtığı ve bir ucundan diğerine 20 dakikada yürünen La Croisette Caddesi.
Eski Cannes ise Le Suquet denilen şehrin tepesinde bulunan mahalle.
Otelimiz La Croisette’te
olduğu için biz de gözümü hep alışveriş caddesinde açıyorduk açıkçası. Bu cadde, plajların hemen önündeki büyük uzun ve palmiyelerle
dolu sembolik caddesi. Film festivalinin
yapıldığı Palais des Festivals’de kırmızı halılı merdivenleri de burada. 300
kadar yıldızın, el izinin yer aldığı Allée des Etoiles’i, yani Yıldızlar
Kaldırımını da unutmamak gerek. Cannes’da en çok fotoğrafın çekildiği yerler de buralardır sanırım.
Cannes simgesi La
Croisette, zenginliğin tarifinde yer alan her türlü klişenin bir arada olduğu
bir yer. Sıra sıra dizili dev
yatlar, arkasında fotoğrafçı ordusuyla gezentiye çıkan ünlü mankenler, kapıları
martı kanadı şeklinde açılan arabalar, 3 oda bir salon beyaz limuzinler, santimetresi
10.000 USD’ye gelen parlak gece çantalı kadınlar, avuç içine sığan küçük beyaz
köpekler ve bütün bu zenginliğin güvenliğinden sorumlu siyah takım elbiseli
korumalar… Capcanlı bir klişeler cenneti burası.
La Croisette
caddesinden sonra arka paralelindeki Rue Antibes ve Rue Hoche alışveriş yapmak
isteyenlerin uğraması gereken yerler bence. Lüks markaların yanı sıra, küçük
küçük bir çok mağaza ile karşılaşacaksınız.
Ben Cannes’ı alışveriş
yapılabilecek bir şehir olarak görmedim açıkçası. Normalde pahalı olan her şey
Cannes’da 2 katı daha pahalı. Zaten Cannes’da insanı yeme-içme ve gezme dışında
motive eden başka bir şey yok. Bence alışveriş çağrıştıran ya da alışverişe
teşvik eden bir şehir değil. Yemeğe - içmeye teşvik ediyor daha çok. Biz de şehrin bize söylediği şeyi yaptık, bir iki deneme/yanılmadan sonra kendimize harika restoranlar bulup yedik ve içtik bol bol.
Da Laura |
Cannes’da o kadar çok restoran seçeneği var ki seçim yapmak çok zor. Ama en yanıltıcı şey hepsinin iyi olabileceği düşüncesi. İyisini bulmak hiç kolay değil. Biz çok zorlandık ya da. İlk günümüzün akşamında yediğimiz kötü yemekten sonra, etrafı daha bir alıcı gözle gezerek yemek için iyi restoran avcılığı yapmaya başladık. En sonunda Da Laura’ya keşfettik. Mükemmel bir İtalyan restoranı. Günün hangi saati giderseniz gidin aşırı kalabalık. Ya biraz bekleyeceksiniz ya da bir gün sonrası için rezervasyon yapacaksınız.
Cannes’ın Old Town diye
adlandırılan Le Suquet bölgesi Cannes’ın tepesinde yer alıyor. Oraya çıkarken
daha doğrusu tırmanırken Cannes’ı farklı bir şekilde görme imkanınız da oluyor.
Le Suquet için Saint-Antoine Sokağı'ndan yukarı doğru yürüyebilirsiniz. Eski şehre çıkışın birden
fazla yolu var. Yönlendirme tabelaları kafanızı karıştırıyor olsa da siz bir
şekilde yolunuzu buluyorsunuz. Yukarı çıkarken neredeyse tüm sokaklarda
hediyelik el işi eşyalar, lavanta, çiçek esansları, kokulu yağlar, sabun,
zeytinyağı gibi bölgeye özel ve oldukça turistik küçük küçük bir çok dükkana
rastlıyorsunuz. Ne kadar turistik olduğunu bilseniz de lavantalardan, çiçek
esanslarından ve sabunlardan geri duramadım ben açıkçası. Tepeye çıkıp Castre Meydanı'na vardığınızda Notre Dame de l'Esperance Kilisesi'ni, hemen göreceksiniz. Tepeden bakıldığında çok güzel görünen bir şehir Cannes. Aşağıdaki algısı fazla züppe ve snob iken yukarı çıkınca çok naif, olağanüstü bir doğa harikası hissi uyandırdı bende. Burada çok keyifli vakit geçirdik.
Şehir merkezine inerken bir gün önce gördüğümüz ve Le Suquet’in hemen altında kurulan Marche Forville pazarına gittik. Bu pazar sabahtan öğlene kadar sebze, meyve, et balık gibi her türlü yiyeceğin satıldığı bir pazar. Her zamanki gibi pazardan meyvelerimizi alıp yolda yiyerek yürümeye devam ettik.
Marche Forville |
Cannes’da göz
atabileceğiniz bir diğer sokak Rue Meynadier.
Araç trafiğine kapalı ve eğlenceli bir sokak burası. O civardayken Cannes’in
en hoş butik pastanesine LeNotre’a uğrayıp olağanüstü tatlı ve pastalarından
tatmalısınız. Her gün iki defa uğrayarak neredeyse her şeyin tadına baktık
burada. Sonuç 2 kilo + unutulmaz lezzet. Benim gibi delirip her gün yemeyin ama
mutlaka gözünüze kestirdiğiniz bir tatlıyı yiyin orda.
LeNotre |
Cannes aslında 1 günde
gezilebilecek kadar küçük. Tüm ara sokaklara girelim çıkalım derseniz 2 günde
bitirebileceğiniz bir yer . Cannes’da geçirdiğimiz 2 günden sonra arabaya
atlayıp daha önceden belirlediğimiz planı uygulamaya başladık.
Mekan Önerileri
- La Croisette
- Palais des Festivals
- Cannes Plajları
- Allée des Etoiles (Yıldızlar Kaldırımı)
- Rue Antibes - Rue Hoche
- Rue Meydanier
- Le Suquet
- Castre Meydanı
- Notre Dame de l'Esperance Kilisesi
- Marche Forville (Pazar)
Otel önerileri
Cannes’da oteller
merkezi bölgelerde çok pahalı. Şehrin biraz daha uzak
sahillere dağılmış uygun fiyatlı oteller bulmak mümkün. Bunun dışında kalabalık
gidiyorsanız çok güzel villalar kiralayıp hem şehrin içinde hem de makul fiyata
kalınabilir.
Carlton International: 5 yıldızlı ikonik Cannes oteli. Tüm film
yıldızları bu otelde kalıyor festival zamanı. Film yıldızı olmayanlar da özel
yatları ile özel plajına gelerek otele giriş yapıyor. Festival zamanı yer
bulmak mümkün değil. Kışın Cannes’a giderseniz oldukça makul fiyata yer
bulmanız da mümkün Carlton’da. http://www.ichotelsgroup.com/intercontinental/en/gb/locations/cannes-carlton
Splendid Hotel: Bence hem şık hem La Crosette’de hem de fiyatı
Carlton’a göre çok uygun.
Le Grand Hotel: Burası az odalı ve müthiş bir otel. La
Crossette’te. Çok konforlu ve modern tasarlanmış odaları var. Bahçesi de her
odanın gördüğü deniz manzarası da çok güzel.
Brimer Hotel: Cannes’ın merkezinde her yere çok yakın. Rue
Antibes’de. Yeri çok iyi. Fiyatı çok uygun. Konfor vs. beklemeyenler için ideal
bir otel.http://www.booking.com/hotel/fr/hotelbrimercannesfr.tr.html?aid=318670;label=hotel-51199-fr-NAAhS2njq7Mv8CHU_rRjQgS5661507967;ws=&gclid=CLSQvcja2rICFYON3godPw0AKw
Restoran Önerileri
Da Laura: Çok harika bir İtalyan restoranı. Her gün
tahtaya yazılan günlük menüsü dışında
standart menüsü de var.
Her zaman çok
kalabalık. Ya rezervasyon yaptırın ya da beklemeyi göze alın.
Aux Bons Enfants: Burası Marche Forville’in (pazar) yakınında 3 kuşaktır aynı ailenin işlettiği bir restorn.
Ne telefonları var ne web siteleri. Ama müthiş yemekleri var. Provence mutfağı.
Günlük balık, deniz ürünleri, et yemekleri ve hepsi de pazardan günlük alınarak
yapılıyor.
Mantel: Le Suquet civarında yemek yiyeceğiniz en doğru yer galiba. Tipik Akdeniz
mutfağı burası. www.restaurantmantel.com
Bistro Le Canallies: Cannes’da yaşayan yerel halkın tercih ettiği bir
yer. Günün her zamanı gidebilirsiniz. http://bistro-lescanailles.com/
Beach: Hotel 3.14’in plajdaki restoranı. La Crosette’te. Buradaki plajlar yan yana
bir çok restoranla dolu. Biz 3.14’ün Beach restoranın da yemek yedik. Gayet
güzel bir restoran. Yanındakileri denemedik ama birbirlerinden farkı olmadığını
düşünüyorum. http://www.314cannes.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder