Yaklaşık 2 saat sürüyor Granada-Cordoba arası. Yollar çok
rahat. 2 saat içinde sorunsuz vardık. Cordoba surlarla çevrili küçük bir şehir.
Surların arkasında Endülüs’ün neredeyse tamamında göreceğiniz beyaz beyaz çok
güzel görünen ve dar sokaklar içinde yer alan evler var. Her evin mutlaka içe
bakan avlusu var.
Arap mimarisi ve kültürü buralarda hala etkisini sürdürüyor.
Sokaklar sağlı sollu restoranlar ve hediyelik eşya dükkanlarıyla dolu. İlk
izlenim şirin bir kasaba ama yapılacak çok fazla bir şey olmadığı yönünde.
Etraf çok turistik olunca bizim mekanları hızla terk edesimiz geliyor ailecek.
Yoksa çok güzel bir yer hakkını yemeyelim.
Tabii ki Cordoba’ya geliş amacımız
meşhur La Mesquita’yı yani Kurtuba Camii’ni görmek. Burası için önceden bilet
alınması gerekmiyor. Girmeye karar verdiğinizde gişelerden alabiliyorsunuz. Müthiş güzellikte bir cami. Hayran hayran gezdik. Kurtuba Camii Hristiyanlara
geçince birçok yerine müdahale edilip Hristiyanlığa ait ikonalarla bezenmiş ama
bu eklektik hali bile çok etkileyici. Yani kısaca Cordoba’ya yalnızca La
Mesquita için bile gidilir.
La Mesquita’nın bahçesinde hafif
sıcaktan ve yorgunluktan bunalmış otururken aklımdan şunları geçirdim;
Endülüs’teki İslam mimarisinin geldiği
nokta yalnızca akıl almaz süslemeler ve işlemeler değil,
sıra sıra çeşmelerden akan soğuk sular ve kurak bir iklimin hiç
hissedilmediği büyüleyici bir
serinlik olabilir dedim kendi kendime. Bunu
dedirten şey de bu yapılarda müthiş bahçelerin, şırıl şırıl akan çeşmelerin,
1000 yıllık ağaçların ve bunların huzur veren gölgelerinin olması sanırım.
Şehirle ilgili bilgi sahibi olmak için küçük
bir araştırma yaptığımızda çok ilginç bir yarışmaya rastladık. ‘Geleneksel en
güzel teras’ yarışması. Los Patios del Alcázar Viejo
de Córdoba.
Hem evlerin içini yani yaşantıyı hem de yarıştırılacak
kadar özel terasları görme fırsatı hemen ilgimizi çekti tabii ki..
Bir bilet alıp finale kalan 5 evi görmeye gittik. Bu da
bir turistik faaliyete dönüşmüş vaziyette. Elinize kazanan evlerin işaretli
olduğu küçük bir harita veriyorlar. Sokaklarda geze geze o evi arayıp, kapısını
çalıp giriyorsunuz. Karşılayan ev sahiplerinin bazıları öyle tatlıydı ki
terasla yetinmeyip evlerinin içini hatta mutfaklarını bile gösterdi.
Ancak gördüğümüz terasların (teras diyorlar ama avlu
bunların hepsi) hiçbiri ‘vaay bee’ dedirten cinsten değildi. Yine de yürüyerek
yapılan bir gezi olduğu için değişik sokaklar görmek, farklı mekanlar keşfetmek
açısından çok keyifliydi. Yılın her dönemi gezilebiliyormuş. Yolunuz düşer ve
vaktiniz olursa bu turu yapın bence.
Aklımızdaki Cordoba ile gördüğümüz Cordoba arasında hafif
bir hayal kırıklığı yaşadık aslında. Nasıl bir beklentiyle gitmişsek artık.
La Mesquita vecibelerimizi yerine getirip, güzel bir
Cordoba restoranında yemeğimizi yiyip, güzel Cordoba evlerini de gezdikten
sonra Sevilla’ya doğru yola koyulduk. Seyahat süremiz yaklaşık 2 saat.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder