Siz de benim gibi
‘Artık Avrupa şehirlerine gitmek çok heyecan vermiyor’ diyenlerdenseniz hadi
ilk fırsatta Avrupa’nın ortasında bambaşka bir dünya ile karşılaşacağınız
Endülüs’e gidin.
Son yıllarda
yaptığımız en iyi seyahatler listesinde Endülüs’ü ilk 3’e koydum. Dünyada gezilecek çok yer var. Ve
herkesin kendi imkanlarına göre hep bir seçim yapması gerekiyor. Bir defa
geldiğimiz şu dünyada liste başı olacak bir gezidir Endülüs.
Baştan sona harika
bir seyahat oldu. Gitmeden önce çok uzun araştırmalar yaptım. En eğlenceli bölüm yaptığım ‘mutlaka
görmeliyiz’ ve ‘mutlaka kalmalıyız’ listeleri oldu. Böylelikle Endülüs’ün
neredeyse tüm şehirlerini hatta çok merak ettiğimiz bazı köy ve kasabalarını
bile ziyaret ettik.
Endülüs bölgesine
ait 8 şehir var. Malaga,Cordoba,Granada,Sevilla,Cadiz,Jaen Almeria,Huelva.
Başkenti Sevilla. Biz bu 8 şehrin hepsine gitmedik ancak bu şehirlerin
görülse ne iyi olur dediğimiz köy ve kasabalarına gittik. Bazılarında kaldık
bazılarına günübirlik uğradık.
İşte güzergahımız;
Malaga-Granada-Cordoba-Sevilla-Cadiz-Vejer de la
Frontera-Tarifa-CebeliTarık-Ronda-Malaga
Bu seyahatte yapmak istediğimiz şeylerden biri de Endülüs’ü arabayla gezmekti. www.rentalcars.com’dan arabayı Malaga havaalanından alıp Malaga havaalanında bırakacak şekilde ayarladık. Dönüşte zaten Malaga’da kalacağımızdan doğruca Granada’ya hareket ettik. Biz bu seyahate 12 gün ayırdık.
Bazı yerlerde daha az kalarak 1 haftalık, bazı yerleri günübirlik gezerek 5 günlük, hatta yalnızca Granada-Cordoba-Sevilla’ya giderek daha da daraltılmış bir program da yapılabilir. Ama en güzeli hazır Sevilla’ya gitmişken 2 gün daha ayırıp Cadiz’den başlayan Costa de la Ruz sahillerine de inmeniz. Bu sahil ‘Bir Akdeniz kadar güzel değil’ ama gördüğümüz manzaralar ve bıraktığı etki çok güzel. İspanya’nın gizli tatil bölgeleri. Özellikle sörf cenneti Tarifa’ya doğru giderken yer alan onlarca sahil ve plajları mutlaka görün. Plajlar yılın her ayı rüzgarlı oluyormuş ama biz fırtınamsı bir rüzgara denk geldik. Bırakın denize girmeyi havlumuzu zaptedip plaja seremedik bile. Ama hepimiz çok eğlendik o fırtınada bile.
Şimdi dönüp baktığımda Endülüs seyahati ile ilgili ‘keşke’ dediğim hiçbir şey yok. Aynı güzergahı yeniden yapmak istiyorum. İşte sırasıyla gezme tozma notlarım;
GRANADA
İspanya'nın gördüğüm en güzel şehirlerinden biri. Şehir Endülüsler zamanında 2 tepeye kurulmuş. Tepelerin birinde meşhur Elhamra Sarayı diğerinde ise acayip güzel evlerin bulunduğu mutlaka yürüyerek gezilmesi gereken Albaicin bölgesi. Şehir Endülüslerden Hristiyan egemenliğine geçtikten sonra vadiye yayılmış. Granada’nın çok güzel bir kimliği var. Hafif ve naif bir şehir. Belki üniversite şehri olmasının da katkısıdır, bilemedim.
ELHAMRA'DAN BAKIŞ |
ALBAİCİN TEPESİ |
Buranın tapas barları da çok şaşırttı bizi. Bir yerde oturuyoruz hadi bir şeyler içelim diyip sipariş veriyoruz, tam ne atıştırsak acaba diye bakarken hoop masamıza mutlaka 2-3 tapas geliyor. İçkilerimiz bitiyor yeniden sipariş ediyoruz, tapaslar yenileniyor. Ve bu gelen tapaslar ücretsiz. Sanmayın ki uyduruk ve kötü şeyler geliyor. İçkiler çok ucuz ve gelen tapasların lezzeti müthiş. Yediğim en güzel ahtapotlardan biri bu tapas barlarından birinde geldi.
Çok çok beğendik Granada’yı. Burası Endülüs ve Arap
mimarisini ve kültürünü iliklerinize kadar hissedeceğiniz bir şehir. Zaten eğer bir şehir hakkında çok şiir
yazılmışsa, kitaplara konu
olmuşsa artık o şehre başka bir gözle bakmak gerekir. Böyle şehirlerin köklü geçmişleri var demektir ve büyülüdürler.
Köklü olduğu için güçlü ve korunmuş kültürel bellekleri de vardır. İşte
Granada’da tam da böyle bir yer. Büyülü...
En büyülü yeri Elhamra sarayı. Hep tarih
derslerinde duyduğumuz "Endülüs Emevi" uygarlığının alametifarikası olan ve kitaplarda
bir iki cümleyle anlatılan Elhamra Sarayı'nı görmek sonunda bize de nasip
oldu.
SARAY GİRİŞİ |
Her yeri özenle yapılmış, savaş zamanında bile zarar görmemesi için tüm tarafların olağanüstü çaba gösterdiği eşsiz bir saray. Bir zamanlar İspanya elçiliğinde görev yapmış Yahya Kemal’in Elhamra ile ilgili bir notuyla karşılaştım. Resmen duygularıma tercüman olmuş. Yazdıklarına aynen katılıyor ve sözü Yahya Kemal’e bırakıyorum;
"El Hamra'ya basit bir dış kapıdan giriliyor. Girerken hârikulâde bir mekân içine girileceğinin farkına bile varılmıyor. Girdikten sonra bir alemden başka bir aleme geçmiş, sanki bir rüyanın ortasına düşmüş gibi gözlerimi kapadım ve açtım, öylesine bir hayret içindeydim. Bu şaşkınlık daireden daireye geçtikçe arttı. Nazar değmemiş bir beyazlık içinde, sülüs bir yazı sarmaşığı gülümseyen bir güzellikle bütün duvarları sarmış; nakışın ve oymanın hudutsuz oyunları, tavanların derinliklerine kadar her tarafı örtmüş, ama her taraf yine de bembeyaz’’
İşte böyle bir yer Elhamra. Bu sarayla ilgili anlatılan hikayeler de tüm tarih hikayeleri gibi etkileyici.
Özellikle Hristiyanların Granada’yı işgali döneminde anlatılan bir hikaye var ki Elhamra sarayını gezerken bunu yeniden hatırlamak çok iyi geldi. Rivayete göre Granada'yı Hristiyanlara savaşmadan teslim eden son emir XII. Muhammed, şehirden çıkarken Granada'nın çıplak gözle görüldüğü son noktadan Granada’ya son kez bakarak ağlamaya başlar. Bunu gören annesi, yanına gelir ve "Ağla oğlum ağla... Erkek gibi savaşamadın, şimdi kadın gibi ağla!" diyen efsane olmuş cümleyi söyler.
Granada sanki yalnızca Elhamra sarayı için gidilecek yer olarak yazılıp çiziliyor hep. Bence şehre yapılan en büyük haksızlık bu. Daracık sokakların, sokaklara taşmış eğlenceli hayatın şehri burası. Sokakların en güzeli de Albaicin’de. İnmesi çıkması biraz zor ama her bir adımınız değiyor emin olun.
GRANADA SOKAKLARI |
Calle Reyes Catolicos’dan Plaza Nueva meydanına kadar yürüyün. Burası çok keyifli bir bölge. Yorulduğunuzda meydandaki kafelerden birinde mola verin. Yolunuza bu meydanın sokaklarından biri olan Calle Elvira’ya girerek devam edin. Burasi Lorca’nın üzerine şiir yazdığı sokak.
Kendinizi bir anda Fas’ta hissedeceğiniz meydanın diğer sokağı Calle Caldereria. Arap ve Yahudi esnafı ağırlıkta bu bölgede. Türlü türlü baharatlar, çaylar, kahvelerin olduğu mutlaka görülmesi gereken ilginç bir yer.
Hala enerjiniz varsa Mirador de San Nicolas’a kadar çıkın, burası Albaicin’nin en tepesi ve buraya çıktığınızda karşınızda Elhamra’yı ve Granada’yı bütün ihtişamı ile karşınızda gördüğünüzde nefesiniz kesilecek. Tüm yorgunluğunuzu unutacağınızdan emin olun. Bu küçük tepe aynı zamanda bir meydan. Çoğunlukla turistlerin ve gençlerin takıldığı turistik eşyaların satıldığı bir yer. Şanslıysanız yerlerde Flamenko zilleri satan kadınlardan Flamenko da dinleyebilirsiniz.
Vakit yaratabilirseniz Garcia
Lorca’nın parkında da vakit geçirin. Çocuklar gibi eğlendik, çok keyif aldık
biz. Günlük hayatın akışını gözlemlemek için de çok güzel bir yer. Şehrin
yavaşlığı ruhunuza işliyor.
Granada bizi her açıdan çok etkiledi. Endülüs gezimize mükemmel bir başlangıç yaptık. Dolu dolu 3 gün geçirdik. Buradan Cordoba’ya devam ediyoruz.
Görülmesi gereken yerler;
-Elhamra Sarayı (Biletlerinizi gitmeden 1-2 hafta önce internetten alın mutlaka)
-Generallife bahçeleri
-Albaicin Sarayı
-Granada Katedrali
-Plaza Nueva
-Arap Hamamları
-Federico Garcia Lorca parkı ve müzesi
Otel Önerileri
Hotel Abades Recogidas: Şehrin ortasında şık bir otel.
http://www.abadeshoteles.com/hotel-abades-recogidas.htm
Hotel Parraga Siete: Şehrin ortasında her yere yürüme mesafesinde şık ve rahat bir butik otel.
http://www.hotelparragasiete.com/
Restoran Önerileri
Los Diamantes: Açık ara Granada’nın en iyi tapas barı. Tamamen yerlilerin takıldığı şahane bir yer. Son dönemde oldukça popüler olmuş. Barmen turistlerden biraz şikayet ediyordu.
Bodegas Espadafor: Biz bu tapası da çok beğendik. Gerçi Granada öyle bir yer ki kötü bir şey yemeniz pek mümkün değil. Yine de farklı çeşitler denemek için burası çok iyi.
Om Khalsum : Biraz tapas, biraz Arap ama ağırlıklı et. Yalnız pek bir lezzetli her şey.
Taberna Salinas: Gidin buraya da. Aile işletmesi bir tapas bar. Çok şirin.
La Antiqualla : Salaş, çok lezzetli çok ucuz. Ben böyle bir şey görmedim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder